for Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • for
    edat 1. için, -e. 2. uğruna. 3. şerefine. 4. -den dolayı. 5. -e karşı. bağ. çünkü, zira.
  • for (all) the world
    k. dili dünyayı verseler: She wouldn´t do that for the world. Dünyayı verseler onu yapmaz.
  • for a change
    değişiklik olsun diye.
  • for a song
    çok ucuza, yok pahasına.
  • for a variety of reasons
    çeşitli nedenlerden dolayı.
  • for ages
    uzun bir zaman, senelerce, çoktan beri.
  • for all one is worth
    k. dili var kuvvetiyle/gücüyle: She was running for all she was worth. Var kuvvetiyle koşuyordu.
  • for all that
    her şeye rağmen.
  • for all the world like
    k. dili gerçekten/hakikaten ... gibi: He looks for all the world like his grandfather. Tıpkı büyükbabasına benziyor.
  • for appearances´ sake
    görünüşü kurtarmak için.
  • for aught I care
    ... bana ne, ... beni hiç ilgilendirmez: He can do it for aught I care! Varsın yapsın, bana ne!
  • for aught I know
    benim bildiğime göre, bildiğim kadarıyla: She´s still in Rome for aught I know. Benim bildiğime göre hâlâ Roma´da.
  • for better or for worse
    iyi de olsa, kötü de olsa; anca beraber kanca beraber.
  • for certain
    muhakkak, kesinlikle.
  • for dear life
    k. dili vargücüyle.
  • for effect
    gösteriş için.
  • for ever
    sonsuza kadar, ebediyen.
  • for ever and a day
    k. dili ilelebet, daima.
  • for ever and ever
    ilelebet, ebediyen.
  • for example
    örneğin, mesela.
  • for fear of
    korkusundan, korkusuyla, -den korkarak.
  • for free
    k. dili bedava, parasız.
  • for fun
    1. zevk için. 2. şakadan.
  • for good
    1. kesinlikle, resmen. 2. sonsuza dek.
  • for good
    temelli olarak.
  • for good measure
    fazladan, ek olarak.
  • For goodness sake!
    Allah aşkına!
  • for heaven´s sake
    Allah aşkına.
  • For heaven´s sake!
    Allah aşkına!
  • for hire
    kiralık.
  • for instance
    örneğin, mesela.
  • for keeps
    her zaman için, temelli olarak, sonuna kadar.
  • for life
    ömür boyu.
  • for luck
    uğur getirsin diye.
  • For mercy´s sake!
    Aman!/Allah aşkına!
  • for months
    aylarca.
  • for my part
    kendi hesabıma, bana kalırsa.
  • for my part
    bana kalırsa, bence.
  • for my sake
    hatırım için.
  • for nothing
    1. parasız, bedava. 2. boş yere, boşuna.
  • for once
    bir kere.
  • for once
    bir kerelik, bu sefer.
  • For one thing ..., and for another ...:
    Sebepler sıralanırken kullanılır: I don´t want to go. For one thing it´s too cold, and for another I´m tired. Gitmek istemiyorum. Evvela dışarısı fazla soğuk, ayrıca yorgunum.
  • for pity´s sake
    Allah aşkına.
  • for s.o. to be impractical
    pratik davranmamak.
  • for sale
    satılık.
  • For shame!
    Ne ayıp!
  • for starters
    k. dili ilkin, evvela.
  • for sure
    kesin: That´s for sure! Orası kesin!
  • for that matter
    1. ona gelince. 2. hatta.
  • for the asking
    istersen: It´s yours for the asking. Alabilirsin.: If you want to use my boat on Mondays, it´s yours for the asking. Teknemi pazartesileri kullanmak istersen alabilirsin.
  • for the birds
    k. dili saçma.
  • for the life of me
    vallahi.
  • for the life of me
    hiç, ne yaptıysam.
  • for the love of ...
    ... aşkına, ... hatırı için.
  • for the most part
    genellikle.
  • for the most part
    çoğunlukla.
  • for the present
    şimdilik.
  • for the public weal
    1. umumun refahı için. 2. kamu yararına.
  • for the purpose of
    -mek amacıyla.
  • for the sake of argument
    varsayalım ki, farz edelim ki.
  • for the sake of clarity
    anlaşılsın diye.
  • for the time being
    şimdilik.
  • for weeks
    haftalarca.
  • for what/whatever it´s worth
    k. dili işinize yarar mı, bilmiyorum: Here´s what I heard, for whatever it´s worth. İşinize yarar mı, bilmiyorum, ama duyduğum bu.