get Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • get
    f. (got, got.ten/got, --ting) 1. elde etmek; edinmek; kazanmak; almak; satın almak; yakalamak; ele geçirmek: He got it with difficulty. Zorla elde etti. I hear they´ve gotten a dog. Köpek edinmişler. I didn´t get much for it. Ondan pek bir şey kazanmadım. When will you get that book for me? Bana o kitabı ne zaman alacaksın? I´ve got him by the tail. Kuyruğundan yakaladım. 2. almak; yemek: She got a letter from Ferda. Ferda´dan mektup aldı. He got a blow on his jaw. Çenesine bir yumruk yedi. 3. bulup getirmek; getirmek; götürmek: Will you get me my walking stick? Bastonumu getirir misin? 4. (telefona/kapıya) bakmak: Will you get the door? Kapıya bakar mısın? 5. Belirli bir duruma geçişi gösterir: Let´s get moving! Haydi gidelim! Get going! Haydi yürü! He´s getting older. Yaşlanıyor. It´s gotten hot. Sıcak oldu. Get her dressed! Onu giydir! 6. Yardımcı fiil olarak başka fiilleri ettirgen yapar: Get him to get it for you. Ona aldır. 7. (bir yere) gitmek/varmak: How will you get there? Oraya nasıl gideceksin? When did you get there? Oraya ne zaman vardın? 8. Bir yere koyma, sokma veya bir yerden çıkarmayı gösterir: Get that animal out of here! O hayvanı buradan çıkar! 9. -ebilmek: He got to go on the trip. Seyahate katılabildi. When will I get to see him? Onu ne zaman görebilirim? At last he got to go too. Nihayet o da gidebildi. 10. (bir öğün yemek) hazırlamak: I´m getting breakfast. Kahvaltı hazırlıyorum. 11. (bir hastalığa) yakalanmak: He´s got a cold. Nezle oldu. 12. k. dili anlamak, çakmak: Don´t get me wrong! Beni yanlış anlama! Got it? Çaktın mı? 13. k. dili damarına basmak; sinirine dokunmak. 14. k. dili dokunmak, etkilemek. 15. (radyo/televizyon) (belirli bir istasyonu/kanalı) almak: I can´t get that station on my radio. Radyom o istasyonu almıyor. 16. mat etmek, çanına ot tıkamak. 17. k. dili (atılan bir şeyle) (birini) öldürmek, vurmak: Get him right between the eyes! Alnının tam ortasından vur! 18. (bir matematik işlemi sonucunda) (belli bir sayıyı) bulmak, çıkarmak: What did you get as an answer? Sen kaç çıkardın?
  • get (s.o.) into hot water
    (birinin) başını belaya sokmak.
  • get a bang on
    (a part of one´s body) k. dili darbe yemek: She got a bang on her head. Başına bir darbe yedi.
  • get a bang out of
    k. dili -e bayılmak, -e bitmek.
  • get a fright
    korkmak.
  • get a good press
    basında/medyada iyi bir şekilde yansıtılmak.
  • get a grasp on o.s.
    kendine hâkim olmak, kendine gelmek.
  • get a hard-on
    -in kuşu kalkmak/uyanmak, -in penisi beton olmak/dikelmek.
  • get a hustle on
    k. dili acele etmek, çabuk olmak.
  • get a kick out of
    -den zevk almak.
  • get a load of
    argo -e göz atmak.
  • get a load of
    k. dili 1. (çok ilginç/güzel/tuhaf birine veya bir şeye) bakmak. 2. (çok ilginç/güzel/tuhaf bir şeyi) dinlemek.
  • get a lump in one´s throat
    (üzüntüden) -in boğazı düğümlenmek.
  • get a lump in one´s throat
    1. k. dili çok duygulanmak. 2. boğazı düğümlenmek.
  • get a move on
    1. başlamak. 2. acele etmek.
  • get a move on
    k. dili acele etmek.
  • get a rise out of s.o.
    k. dili birinin bamteline dokunup ağzını açtırmak.
  • get a rise out of s.o.
    k. dili dalga geçerek birini kızdırmak.
  • get a sniff of
    -den bir nefes çekmek.
  • get a swelled head
    k. dili kendini bir şey zannetmek, başı dönmek, şımarmak.
  • get a whipping
    dayak yemek.
  • get a woman into trouble
    k. dili bir kadını hamile bırakmak.
  • get about
    1. (haber/söylenti) yayılmak. 2. (bir hastalıktan sonra yeniden) çıkıp dolaşmak. 3. seyahat etmek; gezmek.
  • get above o.s.
    kendini bir şey sanmak.
  • get across
    anlatmak; açıklamak: He couldn´t get his point across. Ne demek istediğini anlatamadı. What he said obviously didn´t get across to them. Ne demek istediğini anlamadıkları belli.
  • get after
    çıkışmak, paylamak.
  • get ahead
    (maddi açıdan) daha iyi bir duruma girmek; iş hayatında ilerlemek.
  • get ahead
    1. başarılı olmak. 2. tasarruf etmek, para biriktirmek. 3. of (rakibi) geçmek.
  • get along in/on in/up in years
    k. dili yaşlanmak.
  • get along with
    ile geçinmek, ile anlaşmak.
  • get along/on
    1. gitmek, ayrılıp gitmek. 2. (zaman/yaş) ilerlemek. 3. geçinmek, idare etmek. 4. (belirli bir şekilde) olmak, gitmek: I´m getting along just fine. Her şey iyi gidiyor. 5. (birbiriyle) geçinmek.
  • get an erection
    penisi sertleşmek.
  • get around
    1. çok gezmek. 2. hareket etmek, yürümek. 3. (haber) yayılmak. 4. bir yol bulup -den kurtulmak; bir yol bulup (birini) atlatmak.
  • get around to
    vakit ayırıp (bir şeyi) yapmak: When will you get around to answering my letter? Ne zaman vakit ayırıp mektubuma cevap yazacaksın?
  • get at
    1. -e ulaşmak, -e erişmek. 2. zarar vermek, kötülük etmek. 3. (bir şeyle) meşgul olmak. 4. kastetmek, demek istemek; ima etmek.
  • get away
    1. kaçmak. 2. çıkmak.
  • get away with
    (s.t.) k. dili (yapılan iş) yanına kâr kalmak: He´s gotten away with it. Yaptığı yanına kâr kaldı. I won´t let him get away with this. 1. Bunu yanına bırakmayacağım. 2. Bunu yapmasına izin vermeyeceğim.
  • get away with murder
    k. dili bir kötülüğün cezasını çekmemek.
  • get back at s.o. for s.t.
    k. dili birine bir şeyi ödetmek, birinden bir şeyin öcünü almak.
  • get behind in
    1. (bir işte) gecikmek; (bir işin) gerisinde kalmak: He´s gotten behind in his payments. Ödemelerinde gecikti. They´ve gotten behind in their work. Çalışma programının gerisinde kaldılar. 2. k. dili arka çıkmak, desteklemek.
  • get better
    iyileşmek.
  • get bogged down in
    (bir yerde) saplanıp kalmak.
  • get by
    k. dili 1. geçmek. 2. ile atlatmak, ile geçirmek; ile idare etmek; (bir şeyi) durumu kurtaracak kadar yapmak: I can get by this year with these shoes. Bu ayakkabılarla bu seneyi atlatabilirim. She only studies enough to get by. Ancak durumu kurtaracak kadar ders çalışır. 3. vartayı atlatmak.
  • get cracking
    k. dili (gayretle) başlamak.
  • get dark
    akşam olmak, hava kararmak.
  • get down off one´s high horse
    k. dili kibiri bırakmak, kibirli davranmaktan vazgeçmek.
  • get down to
    k. dili (bir işe) bakmak/başlamak.
  • get down to brass tacks
    k. dili meselenin esaslarını ele almak; asıl meseleye gelmek.
  • get down to brass tacks
    k. dili asıl konuya geçmek.
  • get down to brass tacks/get down to business
    k. dili asıl işe gelmek/bakmak, asıl işi ele almak.
  • get down to work
    ciddi olarak işe koyulmak. -- with a fever He is down with a fever. Ateşten yatağa düşmüş.
  • get even with
    -den intikam almak.
  • get even with
    k. dili -den öç almak.
  • get going
    k. dili 1. (gayretle) başlamak. 2. başlatmak, kızdırmak: Don´t get him going! Onu başlatma!
  • get hold of
    1. -i eline geçirmek. 2. (birini) bulmak.
  • get hot
    1. ısınmak. 2. kızmak, öfkelenmek.
  • get in
    1. (arabaya) binmek. 2. (bir yere) girmek/gelmek/gitmek. 3. with -in arkadaşlığını kazanmak.
  • get in a state
    İng., k. dili çok endişeli/heyecanlı/sinirli bir hale girmek.
  • get in a stew
    k. dili telaşa/endişeye düşmek.
  • get in a tizzy
    gereksiz yere telaşlanmak/heyecanlanmak, eli ayağı dolaşmak, eteği ayağına dolaşmak.
  • get in good with
    k. dili (birinin) gözüne girmek.
  • get in on the ground floor
    k. dili bir işe başlangıçta katılmak.
  • get in one´s hair
    k. dili -e musallat olmak, başından ayrılmayarak -i rahatsız etmek.
  • get in one´s two cents worth
    k. dili, bak. put in one´s two cents worth.
  • get in one´s way
    k. dili -e engel olmak, -in işlerini aksatmak.
  • get in s.o.´s hair
    birini rahatsız etmek.
  • get in through/by the back door
    k. dili -e torpille girmek.
  • get in with
    k. dili (birinin) arkadaşlığını kazanmak; (birinin) gözüne girmek.
  • get into a predicament
    sıkıya gelmek.
  • get into a scrape
    zor duruma düşmek.
  • get into mischief
    yaramazlık etmek.
  • get into one´s stride/hit one´s stride
    k. dili bir işin havasına girmek.
  • get into the swing of things
    k. dili işlere alışmak.
  • get into trouble
    belaya çatmak, başı belaya girmek.
  • get it
    k. dili zılgıt yemek; gününü görmek: We´re going to get it now! Şimdi çattık belaya!
  • get it in the neck
    k. dili 1. ağır bir darbe yemek. 2. alabandayı yemek, fırçayı yemek.
  • get it into one´s head that ...
    -i kafasına koymak.
  • get it together
    k. dili 1. ne yapmak istediğine karar verip ona göre yaşamak. 2. hayatın ne olduğunu kavramak.
  • get loose
    1. gevşemek. 2. kaçmak.
  • get lost
    yolunu kaybetmek.
  • get no credit for
    He got no credit for what he had done. Onun o işteki rolü hiç dikkate alınmadı.
  • get o.s. couthed up
    k. dili süslenip püslenmek.
  • get o.s. in a fix
    kendini zor bir duruma sokmak.
  • get off
    1. inmek. 2. from (işten) izin almak. 3. paçayı kurtarmak; (birini) cezadan kurtarmak: How can we get him off? Onu cezadan nasıl kurtarabiliriz? 4. yollamak. 5. çıkarmak: Get that dirty shirt off this minute! O kirli gömleği hemen çıkar!
  • get off easy
    k. dili hafif bir cezayla veya cezasız olarak kurtulmak; ucuz kurtulmak.
  • get off on the wrong foot with s.o.
    k. dili başlangıçta birini kızdırmak.
  • get off s.o.´s back
    k. dili birini rahat bırakmak, birini azarlamaktan/eleştirmekten vazgeçmek.
  • get off s.o.´s tail
    k. dili birini rahat bırakmak.
  • get off the ground
    1. (uçak) havalanmak. 2. (bir iş) başlamak.
  • get off the ground
    k. dili başarılı bir şekilde başlamak.
  • get on
    1. (taşıta) binmek. 2. azarlamak. 3. geçinmek: They get on well. Birbiriyle iyi geçiniyorlar.
  • get on one´s nerves
    birinin sinirine dokunmak.
  • get on one´s nerves
    -i sinir etmek.
  • get on s.o.´s good side
    birinin gözüne girmek.
  • get on the ball
    k. dili dikkat etmek, dikkatli olmak, uyanık olmak.
  • get on the bandwagon
    k. dili birçok kişinin yaptığı bir şeye katılmak.
  • Get on the stick!
    k. dili 1. Dikkat et!/Aklını başına topla!/Kendine gel!/Uyan! 2. Çabuk ol!
  • get on the wrong side of s.o.
    k. dili birini kızdırmak.
  • get one´s second wind
    1. (koşucu v.b.) (ilk kez yorulup soluğu kesildikten sonra) soluklanıp tekrar eski formunu kazanmak. 2. k. dili toparlanıp yeniden gayrete gelmek.
  • get one´s back up
    k. dili öfkelenmek.
  • get one´s ducks in a row
    k. dili hazırlıklarını yapmak.
  • get one´s feet wet
    k. dili başlamak, denemek.
  • get one´s goat
    k. dili sinirlendirmek, kızdırmak.
  • get one´s hands on
    1. -i yakalamak, -i eline geçirmek. 2. -e sahip olmak.
  • get one´s knickers in a twist
    İng., k. dili heyecanlanmak.
  • get one´s knickers in a twist
    İng., k. dili endişeye/telaşa kapılmak.
  • get one´s money´s worth
    k. dili ödenen paranın karşılığında iyi mal almak: You get your money´s worth in that store. O dükkânda ödediğin paranın karşılığında iyi mal alırsın.
  • get one´s number
    k. dili birinin ne menem biri olduğunu anlamak.
  • get one´s way
    istediğini yaptırmak: She always gets her way. Hep onun istediği olur.
  • get one´s wind up
    k. dili 1. korkuya kapılmak, korkmak. 2. sinirlenmek.
  • get one´s wits about one
    aklını başına toplamak.
  • get onto
    k. dili 1. (bir işe) bakmak, (bir işi) ele almak, (bir işle) meşgul olmak. 2. (bir konuya) girmek, (bir konudan) bahsetmeye başlamak. 3. (biriyle) temasa geçmek. 4. (bir kurula) seçilmek, seçim yoluyla girmek. 5. (birinin) suç işlediğini keşfetmek.
  • get oriented
    bir yere/çevreye alışmak/intibak etmek.
  • get out
    1. çıkmak. 2. çıkarmak, yayımlamak.
  • get out of a scrape
    beladan kurtulmak, yakayı kurtarmak.
  • get out of debt
    borçtan kurtulmak.
  • get out of hand
    çığırından çıkmak, idare edilememek.
  • Get out!
    Defol!
  • get over
    1. üstünden geçmek. 2. (bir hastalık) geçmek: Have you gotten over your cold? Nezlen geçti mi? 3. (bir üzüntüyü) unutmak. 4. (şaşırtıcı bir olaya) inanmak.
  • get ready for
    için/-e hazırlanmak.
  • get rid of
    -den kurtulmak; -i başından savmak/atmak; -i defetmek/kovmak: How did you get rid of them? Onları nasıl başından savdın?
  • get rid of
    -i yok etmek; -i ortadan kaldırmak, -i bertaraf etmek.
  • get s.o. couthed up
    k. dili birini süsleyip püslemek.
  • get s.o. down
    k. dili birinin moralini bozmak.
  • get s.o. into trouble
    birinin başını belaya sokmak.
  • get s.o. off the hook
    k. dili birini (zor bir durumdan) kurtarmak.
  • get s.o. out of the way
    1. birini kenara çekmek. 2. birini devredışı etmek, etkisiz hale getirmek.
  • get s.o. over a barrel
    k. dili birini köşeye sıkıştırmak.
  • get s.o. under one´s thumb
    k. dili birini istediği gibi idare etmek/kullanmak.
  • get s.o.´s goat
    k. dili birini sinir etmek/kızdırmak.
  • get s.o./s.t. in shape
    (for) birini/bir şeyi hazırlamak.
  • get s.o./s.t. wrong
    birini/bir şeyi yanlış anlamak.
  • get s.t. across to s.o.
    k. dili bir şeyi birine anlatabilmek.
  • get s.t. by heart
    bir şeyi ezberlemek.
  • get s.t. off one´s chest
    k. dili içini dökmek.
  • get s.t. off one´s chest
    k. dili derdini dökmek, içini dökmek/boşaltmak.
  • get s.t. out of one´s system
    1. (birinin) vücudu bir şeyi atmak: You´ll get this poison out of your system in twenty-four hours. Yirmi dört saat içinde vücudun bu zehri atar. 2. (biri) çok arzuladığı bir şeyi arzulamaz olmak; bir şeyden hevesini almak.
  • get s.t. out of the way
    1. bir şeyi kenara çekmek. 2. bir şeyi bitirmek.
  • get s.t. over
    bir şeyi bitirmek.
  • get s.t. over with
    bir şeyi yapıp bitirmek; bir şeyi bitirmek.
  • get s.t. right
    bir şeyi tam istenilen şekilde yapmak: I can´t get this right. Bunu tam istediğim gibi yapamıyorum. You´ve got it right this time! Bu kez başardın!/Bu kez doğru yaptın!
  • get s.t. straight
    1. bir şeyi doğru anlamak: Have you got this straight now? Şimdi bunu doğru anladın mı? 2. (bir yeri) bir düzene/düzenli bir hale sokmak.
  • get s.t. through one´s head
    bir şeyi anlamak/kafası almak: Why can´t you get this through your head? Kafan niçin bunu almıyor?
  • get s.t. through s.o.´s head
    bir şeyi birine anlatmak, bir şeyi birinin kafasına sokmak: He can´t get this through her head. Bunu onun kafasına sokamıyor.
  • get set
    hazırlanmak.
  • get shot of
    k. dili -den kurtulmak.
  • get showered on
    k. dili yağmura yakalanmak.
  • get shut of
    k. dili -den kurtulmak.
  • get snakebit
    yılan sokmak.
  • get steamed up about
    k. dili (bir şeye) kızmak, sinirlenmek.
  • get the ax
    k. dili işten/okuldan atılmak, sepetlenmek.
  • get the ball rolling
    k. dili başlamak, işleri başlatmak.
  • get the best of
    -i alt etmek, -i yenmek.
  • get the better of
    galip gelmek, üstün olmak.
  • get the better of/get the best of
    1. -i yenmek, -in sırtını yere getirmek, -i alt etmek. 2. -den kazançlı çıkmak.
  • get the blues
    k. dili efkârlanmak.
  • get the boot
    argo sepetlenmek, kapı dışarı edilmek, kıçına tekmeyi yemek, işten çıkarılmak.
  • get the brush off
    k. dili (from) soğuk bir davranışla/sözle kovulmak; soğuk bir karşılık görmek: I got the brush off from her. Bana soğuk davrandı.
  • get the cart before the horse
    k. dili bir işi tersinden yapmak.
  • get the cold shoulder
    k. dili soğuk bir davranışla karşılaşmak: I got the cold shoulder. Bana karşı soğuktu.
  • get the cold shoulder
    soğuk bir şekilde karşılanmak, soğuk bir karşılık almak.
  • get the feel of
    -e alışmak.
  • get the feel of
    -e alışmak.
  • get the goods on s.o.
    k. dili biri hakkında elinde kuvvetli deliller olmak: We´ve got the goods on him. Onun hakkında elimizde kuvvetli deliller var.
  • get the hang of
    -in usulünü öğrenmek, -in esasını kavramak.
  • get the hang of
    -i anlamak, -i kavramak; -in havasına girmek.
  • get the jitters
    sinirli olmak, korku duymak.
  • get the jump on
    k. dili -den önce davranmak.
  • get the jump on s.o.
    k. dili birinden önce davranarak avantajlı duruma girmek.
  • get the message/get the picture
    argo anlamak, çakmak.
  • get the nod
    argo 1. izin almak. 2. seçilmek.
  • get the push
    k. dili sepetlenmek/işten atılmak.
  • get the red carpet treatment
    k. dili şatafatlı bir şekilde karşılanıp ağırlanmak.
  • get the runaround
    argo kaçamak cevap almak.
  • get the sack
    İng., k. dili işten kovulmak, sepetlenmek.
  • get the sack
    k. dili işten atılmak, sepetlenmek.
  • get the shaft
    argo (birinin) canı yanmak.
  • get the shakes
    k. dili titremeye başlamak, titreme nöbetine tutulmak.
  • get the short end of the stick
    k. dili payına pek az bir şey düşmek.
  • get the short end of the stick/of it
    k. dili en az beğenilen şey birine düşmek: I got the short end of the stick. En kötü pay bana düştü.
  • get the show on the road
    k. dili başlamak; işleri başlatmak.
  • get the upper hand
    galip gelmek, üstün çıkmak.
  • get the upper hand
    dizginleri ele geçirmek; öne geçmek.
  • get the worst of
    1. yenilmek, sırtı yere getirilmek, alt edilmek. 2. -den kazançlı çıkmamak.
  • get through
    1. (to) -e varmak, -e ulaşmak: Owing to the snow no buses have gotten through today. Bugün kar yüzünden buraya hiçbir otobüs varamadı. 2. (tasarı, teklif v.b.) (meclisten) geçmek, onaylanmak. 3. (sınav, sınıf, kurs v.b.´ni) geçmek; (okulu) bitirmek. 4. to k. dili (birine) (bir şeyi) anlatmak, (bir şeyi) (birinin) kafasına sokmak. 5. (to) (biriyle) telefon bağlantısı kurmak; (birinin numarasını) telefonda çıkarmak. 6. (with) -i bitirmek. 7. -i tüketmek. 8. (zor bir durumu) atlatmak; (zor bir zamanı) geçirmek.
  • get through to
    1. -e bir şey anlatmak: I can´t get through to her. Ona bir şey anlatamam. 2. kafasına girmek: I think it´s finally gotten through to him. Nihayet anladı galiba.
  • get to
    1. -e varmak/gelmek. 2. k. dili başlamak (Mastarla birlikte kullanılır.): They got to talking. Konuşmaya başladılar. 3. lazım olmak, gerekmek; şart olmak: I´ve got to go now! Şimdi gitmem gerek! 4. k. dili (birini) sinir etmek.
  • get to know
    -i tanımak.
  • get to the bottom of
    (meselenin) özünü öğrenmek: How can we get to the bottom of this? Bu meselenin özünü nasıl öğrenebiliriz?
  • get to the bottom of
    (bir şeyin) asıl sebebini bulmak, (işin) kökenine inmek.
  • get to the finals/make it to the finals
    finale kalmak
  • get to the heart of
    -in özüne inmek, -in esas anlamını kavramak.
  • get to the point
    sadede gelmek.
  • get to work
    işe başlamak: Get to work! Haydi, iş başına!
  • get together
    1. toplamak, biriktirmek. 2. bir araya gelmek, buluşmak. 3. (on) (üzerinde) anlaşmaya varmak, mutabık kalmak.
  • get under one´s skin
    -i kızdırmak, -i sinir etmek.
  • get under s.o.´s skin
    k. dili birinin sinirine dokunmak.
  • get up
    1. yataktan kalkmak. 2. ayağa kalkmak. 3. hazırlamak, düzenlemek. 4. (birini) (belirli bir kıyafete) sokmak: She got herself up as a mouse. Kendini fare kılığına soktu. 5. -i çıkmak; -i çıkarmak: Can you get up these stairs? Bu merdivenleri çıkabilir misiniz? Can you get the piano up the stairs? Piyanoyu merdivenlerden çıkarabilir misin? 6. -i kaldırmak: Can they get it up with a winch? Onu vinçle kaldırabilirler mi? 7. to -e varmak: Which chapter have you gotten up to? Hangi bölüme vardın?
  • get up on one´s soapbox
    k. dili nutuk çekmeye başlamak.
  • get up on the wrong side of the bed
    k. dili ters tarafından kalkmak.
  • get up the nerve to
    (bir şey yapmak için) cesaretini toplamak.
  • get what´s coming to one
    müstahakkını bulmak, hak ettiği cezayı yemek.
  • get what´s coming to one
    cezasını bulmak, layığını bulmak: She got what was coming to her! Müstahaktır!
  • get wind of
    k. dili -den haber almak, -i duymak.
  • get wind of
    -i duymak, -i öğrenmek, -den haberdar olmak.
  • get wise
    (to) k. dili (-in) farkına varmak.
  • get wise to
    k. dili (birinin) ne yaptığının farkına varmak, (birinin) ne yaptığını çakmak; (bir durumun) ne olduğunun farkına varmak, (bir durumun) ne olduğunu çakmak.
  • get with it
    k. dili uyanmak, kendine gelmek (Mecazen söylenir.).
  • get worse
    daha kötü olmak.