look Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • look
    f. 1. bakmak. 2. görünmek, gözükmek: He looks ill. Hasta görünüyor. i. 1. bakış, bakma, nazar. 2. görünüş. 3. (birinin yüzündeki) ifade.
  • look about
    etrafına bakmak, bakınmak.
  • look after
    -e bakmak, -i gözetmek, ile ilgilenmek.
  • look ahead
    ileriye bakmak, geleceği düşünmek.
  • look alive
    acele etmek.
  • look around
    1. bakınmak. 2. araştırmak.
  • look at s.o. askance
    birine yan bakmak.
  • look at s.t. in perspective
    bir şeye geniş bir açıdan bakmak.
  • look back
    arkaya bakmak.
  • look back
    1. geriye bakmak. 2. geçmişe bakmak, geçmişi düşünmek.
  • Look before you leap!
    Başlamadan/Hareket etmeden önce iyice düşün!
  • look daggers at
    -e kötü kötü bakmak.
  • look daggers at s.o.
    birine öfke ile bakmak.
  • look down on
    -i hor görmek, -e tepeden bakmak.
  • look down one´s nose at
    -i hor görmek.
  • look for
    1. -i aramak. 2. -i beklemek.
  • look for a needle in a haystack
    saman yığınında iğne aramak, olanaksız şeyi bulmaya çalışmak.
  • look forward to
    -i dört gözle beklemek, -i sabırsızlıkla beklemek, -i iple çekmek; -e can atmak.
  • Look here!
    Bana bak!
  • Look here.
    Buraya bak./Baksana.
  • look in on
    -e kısa bir ziyaret yapmak.
  • look into
    -e bakmak, -i araştırmak, -i incelemek, -i soruşturmak.
  • look kindly upon
    -i hoş görmek/karşılamak.
  • look like
    1. -e benzemek. 2. -e benzemek, -cek gibi olmak: It looks like rain. Yağmur yağacağa benziyor.
  • Look lively!
    Acele et!/Çabuk ol!
  • look on
    1. seyretmek, izlemek. 2. başkası ile aynı kitaptan okumak.
  • look on the bright side
    iyimser olmaya çalışmak.
  • look onto
    -e bakmak, -e nazır olmak.
  • look out
    1. -den dışarı bakmak. 2. sakınmak. 3. for -e dikkat etmek, -i gözetmek.
  • Look out for number one.
    Kendi çıkarına bak.
  • Look out!
    Dikkat!
  • look over
    -e şöyle bir bakmak.
  • look s.o. in the face
    birinin yüzüne bakmak.
  • look sharp
    1. dikkat etmek, gözünü dört açmak. 2. şık olmak: You´re looking sharp today. Bugün şıksın.
  • Look sharp!
    Dikkat et!
  • look the other way
    görmezlikten gelmek.
  • look the worse for wear
    k. dili pek iyi bir halde olmamak, pek iyi gözükmemek: You look the worse for wear today. Bugün seni pek iyi görmüyorum.
  • look through
    1. -den bakmak. 2. -i gözden geçirmek, -i incelemek.
  • Look to your manners!
    Davranışlarına dikkat et!/Kendine gel!
  • look up
    1. yukarıya bakmak. 2. -i aramak; -i arayıp bulmak. 3. -i ziyaret etmek, -i yoklamak. 4. iyileşmek, düzelmek.
  • look up to
    1. -e saygı duymak/beslemek. 2. -e hayranlık duymak; -i örnek almak.