not Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • not
    z. değil, olmayan.
  • not a bit
    hiç de değil, asla.
  • not a little
    epey.
  • not a single one of them
    onlardan bir kişi/tane bile, onlardan bir tek bile: Not a single one of them came to her aid. Onlardan bir tek kişi bile yardımına koşmadı.
  • not at all
    hiç: This house is not at all suitable. Bu ev hiç uygun değil. Not at all! Bir şey değil! (Thank you! sözüne karşılık).
  • not at all
    hiç, asla, katiyen.
  • Not at all.
    Bir şey değil./Rica ederim.
  • Not bad!
    k. dili Fena değil!/Oldukça iyi!
  • not by a long shot
    k. dili hiç.
  • Not by a long shot!
    Bir işte birinin başarıdan çok uzak kaldığını belirtir: ´´Did she pass the test?´´ ´´Not by a long shot!´´ ´´İmtihanı verdi mi?´´ ´´Fena halde çaktı.´´
  • not for love or money
    k. dili asla, ölsem, dünyada, hayatta.
  • not give the least sign
    en küçük bir işaret vermemek.
  • not half bad
    hiç de fena olmayan.
  • Not half bad.
    Çok iyi./Hiç fena değil.
  • not in the least
    hiç.
  • Not just yet.
    Yok, şimdi değil./Şimdi değil./Henüz değil./Henüz vakti değil.
  • not one tittle
    en ufak hiçbir şey: Not one tittle of it will be changed. En ufak bir noktası bile değiştirilmeyecek.
  • not only this
    yalnız bu değil.
  • Not that I know of.
    Bildiğime göre, değil/yok.
  • Not that it matters but ....
    Önemli değil ama ....
  • not to be able to make heads or tails of s.t./s.o.
    k. dili bir şeyi/birini hiç anlayamamak.
  • not to be about to
    1. -memek üzere olmak: I wasn´t about to go out the door. Kapıdan çıkmak üzere değildim. 2. k. dili -i asla/katiyen -memek, -e hiç niyeti olmamak: I´m not about to loan you my car! Arabamı sana katiyen ödünç vermem!
  • not to be advisable
    akıl kârı bir iş olmamak.
  • not to be fit to be seen
    k. dili insan içine çıkacak durumda olmamak.
  • not to be long for this world
    k. dili yakında bu dünyadan gitmek, yakında ölmek: He´s not long for this world. Yakında bu dünyadan göçecek.
  • not to be sure
    emin olmamak, tam olarak bilmemek: I´m not sure how to do this. Bunun nasıl yapılacağını tam olarak bilmiyorum. She´s not sure where he is. Onun nerede olduğunu tam olarak bilmiyor.
  • not to be worth a hill of beans/a toot/a damn/a tinker´s damn
    k. dili beş para bile etmemek.
  • not to be worth a shit
    beş para etmemek; değersiz bir şey olmak, boktan bir şey olmak; aşağılık bir şey olmak.
  • not to be worth one´s keep
    (biri/bir hayvan) masrafına değmemek.
  • not to care a whit
    (birinin) hiç umurunda olmamak.
  • not to give a fuck
    (about) (-i) siklememek, (-e) hiç değer/önem vermemek.
  • not to give a shit
    (birinin) umurunda olmamak.
  • not to have a care in the world
    k. dili (birinin) hiç derdi olmamak.
  • not to have a good word to say for
    -i hiç beğenmemek, -i hep tenkit etmek.
  • not to have a stitch on
    k. dili çırılçıplak olmak.
  • not to let s.o./an animal out of one´s sight
    birini/bir hayvanı gözünden hiç kaçırmamak.
  • not to lift a hand
    k. dili parmağını kıpırdatmamak, en ufak bir gayret göstermemek.
  • not to make a peep
    k. dili gık dememek, gıkı çıkmamak.
  • not to say
    hem de ....
  • not to sleep a wink
    k. dili hiç uyumamak, göz kırpmamak.
  • not to turn a hair
    kılını kıpırdatmamak.
  • not to turn a hair
    kılını bile kıpırdatmamak, aldırış etmemek.
  • not worth a red cent
    1. beş para etmez, değersiz. 2. meteliksiz.
  • not worth considering
    düşünmeye değmez.
  • not worth his salt
    masrafını karşılamaz, beş para etmez.

Türkçe - İngilizce

  • not
    ,-tu 1. note; memorandum; minute. 2. mark, grade (in school). -- almak 1. to make notes. 2. to get a grade. -- atmak /a/ to put a grade on (an exam, a piece of work). -- düşmek to write down a note. -- etmek /ı/ to note (something) down. --unu kırmak /ın/ to lower (someone´s) grade. -- tutmak to take notes. -- vermek /a/ 1. to give a grade (to). 2. to pass judgment on. --unu vermek /ın/ to decide that (someone) is no-good/no-count/a bad egg.