occupy
f. 1. meşgul etmek; (zamanını) almak. 2. (ev, bina, oda v.b.´nde) oturmak. 3. (koltuk, masa v.b.´nde) oturmak; (yatakta) yatmak. 4. (belirli bir yerde) bulunmak: A fountain occupies the center of the garden. Bahçenin ortasında fıskıyeli bir havuz var. 5. (yer) işgal etmek, tutmak: Your firm occupies a lot of this building´s space. Firmanız bu binada epey yer işgal ediyor. Which bed do you occupy? Hangi yatak senin? You´re occupying my seat. Benim yerime oturmuşsunuz. The hotel is fully occupied. Otel tamamen dolu. 6. işgal etmek, ele geçirmek; işgal altında tutmak: The army occupied the city for three years. Ordu şehri üç yıl boyunca işgal altında tuttu.