over
z. 1. -e, -e doğru (Bir yerden başka bir yere/tarafa doğru yapılan/olan bir hareketi belirtir.): He ran over to the tree. Ağaca doğru koştu. Let´s swim over to the other side. Karşı tarafa yüzelim. He suddenly fell over. Birdenbire yere düştü. He knocked the table over. Masayı devirdi. 2. Birinin/Bir şeyin başka bir yerde bulunduğunu gösterir: She lives over in Bakırköy. Bakırköy´de oturuyor. It´s only two blocks over from here. Buradan ancak iki blok ötede. 3. Misafir olarak bir yere gidişi/çağrılmayı gösterir: Come over this evening! Bu akşam bize gel! 4. üzerinde, üstünde: Only those who are twenty-one years of age or over will be admitted. Ancak yirmi bir yaşındakiler veya yirmi bir yaşın üzerindekiler girebilir. You´re one second over. Gereken zamanı bir saniye aştın. 5. tekrar, yeniden, bir daha, yine: You´ll have to do it over. Onu tekrar yapman lazım. 6. iyice, dikkatli bir şekilde: We need to talk this over. Bunu iyice konuşmamız gerek. Think it over. Bunu iyice düşün. edat 1. üstünde, üzerinde; üstünden, üzerinden; üstüne, üzerine: It was suspended over the heads of the audience. Dinleyicilerin üstünde asılı duruyordu. We´re now flying over the Sea of Marmara. Şu an Marmara Denizi´nin üzerinden uçuyoruz. Don´t lean over the railing! Korkuluktan aşağı sarkma! 2. -den fazla, -den çok, -in üstünde, -i aşkın: It costs over twenty million liras. Fiyatı yirmi milyon liradan fazla. He´s lived there for over sixty years. Orada altmış yılı aşkın bir süre oturdu. 3. üzerine, üstüne: She threw a shawl over her shoulders. Omzuna bir şal attı. He pulled the quilt over his head. Yorganı başının üstüne çekti. 4. -in (her) yerinde/tarafında; -in (her) yerine/tarafına: They´re found all over Italy. İtalya´nın her yerinde bulunur. 5. aracılığıyla, -de, -den: We talked over the telephone for two hours. İki saat telefonda konuştuk. I heard it over the radio. Onu radyodan duydum. 6. -in öte tarafında: The village lies over that hill. Köy o tepenin ötesinde. 7. boyunca, süresince: A lot has happened over the past ten years. Son on yıl içinde epey şeyler oldu. 8. (bir sürenin) sonuna kadar: Stay with us over Sunday and then leave on Monday. Pazar günü bizde kal; pazartesi sabahı gidersin. 9. hakkında, ile ilgili: They fell out over that piece of land. O toprak parçası yüzünden anlaşmazlığa düştüler. 10. (belirli bir şeyi yapar) iken: We´ll talk about it over lunch. Onu öğle yemeğinde konuşuruz. s. fazla, fazladan: After paying her rent she was left with nothing over. Kirasını ödedikten sonra kendisine hiçbir şey kalmadı.