point
i. 1. uç, sivri uç. 2. nokta: boiling point kaynama noktası. freezing point donma noktası. point of intersection kesişme noktası. 3. nokta, noktalama işareti. 4. amaç, anlam, yarar: There´s not much point in going there personally. Oraya bizzat gitmenin pek anlamı yok. 5. anlatmak istenilen şey: That´s not my point. Demek istediğim o değil. the point of the story hikâyenin anlatmak istediği şey. 6. coğr. burun. 7. sayı, puan: win/lose on points sayı ile kazanmak/kaybetmek. 8. pusula kertesi. 9. mat. tamsayı ile kesiri ayırmak için aralarına konulan nokta [Türkiye´de bunun yerine virgül kullanılır: four point six (4.6) dört virgül altı (4,6)]. 10. matb., bilg. punto. 11. İng. priz. 12. borsa puan. 13. ferma. f. 1. at -e doğrultmak, -e çevirmek: He pointed his telescope at the moon. Teleskopunu aya çevirdi. 2. at/out/to -i işaret etmek, -i göstermek: She pointed at her left foot. Sol ayağını işaret etti. 3. out -e dikkati çekmek: He pointed out the problem to us. Soruna dikkatimizi çekti. 4. ucunu sivriltmek. 5. (av köpeği) ferma yapmak, fermaya oturmak.