pull Anlamı, Karşılığı
İngilizce - Türkçe
-
pullf. 1. çekmek: Six dogs were pulling the sled. Kızağı altı köpek çekiyordu. Who pulled the trigger? Tetiği çeken kimdi? Don´t pull that rope! O ipi çekme! 2. k. dili becermek, başarmak. i. 1. çekiş, çekme. 2. tutamaç. 3. dayanıklılık. 4. k. dili torpil, arka, piston, iltimas, kayırma. 5. uğraşma, gayret.
-
pull a bonerbüyük bir gaf yapmak, büyük bir pot kırmak.
-
pull a fast onek. dili oyun oynamak, katakulli yapmak; numara yapmak.
-
pull a gun on-e silah çekmek.
-
pull a long facesuratını asmak.
-
pull a long facesurat asmak.
-
pull a muscleadaleyi fazla çekerek incitmek.
-
pull a toothdiş çekmek.
-
pull an all-nighterbütün gece çalışmak.
-
pull at1. -i çekmek/çekelemek. 2. (pipodan) nefes çekmek.
-
pull at/tear at/tug at one´s heartstrings-i çok duygulandırmak; -in yüreğini cız ettirmek.
-
pull away1. hareket etmek, yola çıkmak. 2. (bir yerden) uzaklaşmak: Pull away from the curb a little. Arabayı kaldırımdan azıcık uzaklaştır. 3. geri çekilmek.
-
pull down1. aşağıya/aşağı çekmek. 2. İng. (binayı) yıkmak.
-
pull for s.o.k. dili 1. birinin arkasında olmak, birinin iyiliğini istemek. 2. (yarışan) birini/bir grubu tutmak.
-
pull in1. (motorlu taşıt) (bir yere) gelmek/girmek; (sürücü) arabasını (bir yere) sürmek: Pull in over there. Arabayı oraya çek./Oraya gir. 2. (dizginleri, ipi v.b.´ni) çekmek. 3. k. dili (belirli bir miktarda parayı/maaşı) kazanmak. 4. k. dili (müşteri) çekmek.
-
pull in one´s hornsk. dili 1. (çalımından vazgeçerek) hizaya gelmek. 2. kemerini sıkmak, tasarruf etmeye başlamak.
-
pull o.s. awaykendini (bir yerden) (zor) ayırmak/koparmak.
-
pull o.s. togetherkendini toparlamak/toplamak, toparlanmak.
-
pull off1. çekip çıkarmak. 2. (giysiyi) çıkarmak; (ağacın kabuğunu) soymak. 3. çekip indirmek. 4. k. dili (yasaklanmış bir şeyi) (raftan) indirmek. 5. k. dili (bir şeyi) becermek/başarmak.
-
pull on1. -i çekmek/çekelemek. 2. (pipodan) nefes çekmek.
-
pull one´s legbiriyle dalga geçmek, birini işletmek.
-
pull one´s ranküstünlüğünü kabul ettirmek.
-
pull one´s weightkendi işini başkasının/başkalarının sırtına yüklememek.
-
pull out1. çıkarmak; çekip çıkarmak. 2. (motorlu taşıt) (bir yere) çıkmak; (sürücü) arabasını (bir yere) sürmek: He suddenly pulled out in front of me. Aniden önüme çıktı. 3. hareket etmek, yola çıkmak. 4. of (bir işten) çıkmak, (bir işi) bırakmak.
-
pull out all the stopsk. dili (bir işte) hiçbir fedakârlıktan kaçınmamak/kaçmamak.
-
pull out all the stopsk. dili elinden geleni yapmak.
-
pull over(sürücü) arabayı yolun kenarına çekmek.
-
pull rank(birinin üzerinde) otoritesini kullanmak.
-
pull rank onk. dili (birine) kendisinden üstün bir unvana/makama sahip olduğunu hatırlatmak.
-
pull s.o. in1. birini (bir yerin içine) çekmek: Don´t pull her in the water! Onu suya çekme! 2. k. dili (polis) sorgulamak üzere birini karakola götürmek.
-
pull s.o. over1. birini kendine doğru çekerek yere yıkmak/düşürmek. 2. (polis) (arabayı sürmekte olan) birini yolun kenarına çekmek.
-
pull s.o. throughk. dili birini (zor/vahim bir durumdan) kurtarmak.
-
pull s.o. throughk. dili birini ağır bir hastalıktan sağ salim kurtarmak.
-
pull s.o. upk. dili birini azarlamak.
-
pull s.o.´s legbirine takılmak, birini işletmek, biriyle dalga geçmek.
-
pull s.o.´s legbiriyle dalga geçmek, birini işletmek.
-
pull s.o./s.t. awaybirini/bir şeyi (bir yerden) çekerek uzaklaştırmak.
-
pull s.o./s.t. through1. k. dili birini/bir şeyi zor bir durumdan kurtarmak. 2. birini/bir şeyi (bir yerden) çekmek.
-
pull s.t. (on)k. dili (birine) oyun oynamak, katakulli yapmak.
-
pull s.t. apart1. bir şeyi (çekerek) parçalara ayırmak. 2. bir şeyi (çekerek) aralamak.
-
pull s.t. over1. bir şeyi çekerek yaklaştırmak; bir şeyi yaklaştırmak: Pull that chair over here. O iskemleyi buraya çek. 2. bir şeyi kendine doğru çekerek devirmek.
-
pull s.t. over one´s head(kazak/tişört gibi) bir giysiyi başından geçirmek.
-
pull s.t. tobir şeyi çekmek, bir şeyi çekerek kapamak: Pull the door to. Kapıyı çek.
-
pull s.t. to piecesbir şeyi parçalara ayırmak.
-
pull stringsk. dili (bir şeyi yapmak için) nüfuzunu/nüfuzlu tanıdıklarını kullanmak; nüfuzlu birine/birilerine işini yaptırmak.
-
pull the door tokapıyı kapamak/kapatmak.
-
pull the rug out from under s.o.k. dili birini desteklemekten vazgeçerek işini bozmak; birinin işini bozmak.
-
pull the wool over s.o.´s eyesk. dili birini (yalan dolanla) kandırmak/oyuna getirmek.
-
pull the wool over s.o.´s eyesk. dili birini aldatmak, birine oyun oynamak.
-
pull throughk. dili 1. (ağır hasta olan biri) iyileşmek: Will he pull through? Bunu atlatacak mı? 2. (tehlikeyi atlatarak) düze/düzlüğe çıkmak.
-
pull throughk. dili 1. (ağır bir hastalıktan) sağ salim kurtulmak. 2. (zor bir durumdan) kurtulmak.
-
pull togetherbirlik içinde çalışmak/hareket etmek.
-
pull two people apartiki kişiyi (zorla) ayırmak.
-
pull up1. (bitkiyi) kökünden sökmek. 2. durmak.
-
Pull up a chair and sit down!Bir iskemle çekip otur!
-
pull up at(sürücü) arabasını (bir yerde) durdurmak: Pull up at that gas station over there. Arabayı şu benzin istasyonuna çekiver.
-
pull up stakes(başka yere taşınmak üzere) pılıyı pırtıyı toplayıp gitmek.
-
pull up stakesk. dili (başka yere taşınmak üzere) pılıyı pırtıyı toplayıp gitmek.
-
pull votesoy toplamak.