reserve Anlamı, Karşılığı
İngilizce - Türkçe
-
reservef. 1. ayırtmak: I reserved a table for four at the restaurant. Lokantada dört kişilik bir masa ayırttım. 2. saklamak, ayırmak: I will reserve this book for you until tomorrow. Bu kitabı sizin için yarına kadar saklayacağım. 3. ertelemek: She will reserve her decision until after the meeting next week. Kararını gelecek haftaki toplantıdan sonraya erteledi. i. 1. ihtiyat olarak saklanan şey, yedek. 2. ağız sıkılığı. 3. spor yedek oyuncu.
-
reserve judgmenthüküm vermeyi uzatmak.
-
reserve officeryedek subay.