rise Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • rise
    f. (rose, --n) 1. yukarı çıkmak, yükselmek. 2. yükselmek, artmak: Prices are rising. Fiyatlar artıyor. 3. kalkmak, ayağa kalkmak: The students rose when the teacher entered the room. Öğretmen odaya girince öğrenciler ayağa kalktı. 4. kalkmak, yataktan kalkmak: He rises early. Sabahları erken kalkar. 5. (ekmek, hamur v.b.) kabarmak. 6. (güneş/ay) doğmak. 7. ortaya çıkmak, gözükmek, belirmek: The mountains rose up before him. Önünde dağlar belirdi. 8. (nehir) doğmak, çıkmak. 9. (rüzgâr) kuvvetlenmek, hızı artmak. 10. up ayaklanmak, isyan etmek. i. 1. artış, yükseliş. 2. yükselme. 3. doğuş. 4. bayır, yokuş. 5. İng. (maaşta) zam. 6. meydana çıkış.
  • rise above
    1. -in üstesinden gelmek. 2. -in üstünden doğmak/yükselmek.
  • rise to the occasion
    gerektiğinde lazım geleni yaparak işin üstesinden gelmek.