satisfy
f. 1. hoşnut etmek, memnun etmek: Nothing satisfies him; he is always complaining. Hiçbir şeyden hoşnut değil; hep şikâyet ediyor. He is not satisfied with the quality of the goods which we sold to him. Kendisine sattığımız malların kalitesinden memnun değil. 2. tatmin etmek, doyurmak. 3. gidermek: That bread did not satisfy my hunger. O ekmek açlığımı gidermedi. 4. inandırmak, ikna etmek: He has satisfied me that he can do the job. İşi yapabileceğine ikna oldum. be satisfied with -den hoşnut olmak.