scarcely
z. hemen hemen, neredeyse, ancak; pek: He scarcely knows a word of Italian. Hemen hemen hiç İtalyanca bilmiyor. It´s scarcely more than a kilometer from here. Buradan orası bir kilometreyi pek geçmez. I scarcely know her. Onu pek tanımıyorum. It´s scarcely nine o´clock. Saat ancak dokuz daha. He´d scarcely entered the room when she flung a plate at him. Odaya henüz girmişti ki ona bir tabak fırlattı. I could scarcely have said such a thing to him, could I? Hiç ona öyle bir şey söyleyebilir miyim? You could scarcely have hoped for a better result than that. Ondan daha iyi bir sonuç bekleyemezsin herhalde.