sit Anlamı, Karşılığı
İngilizce - Türkçe
-
sitf. (sat, --ting) 1. oturmak. 2. (bir yerde) kalmak, durmak; bulunmak: The statue´s been sitting in that corner for years. Heykel yıllardır o köşede duruyor. Their house sits well above the village. Onların evi köyden epey yukarı bir yerde. 3. on (heyete) üye olmak. 4. (resmi bir meclis, kurul v.b.) toplantı halinde olmak: The court sat for three weeks. Mahkeme üç hafta boyunca sürdü. 5. İng. (imtihan) olmak, (sınava) girmek; (sınavda) olmak: When will she sit her exams? Sınavlarına ne zaman girecek? I can´t come then; I´ll be sitting my exams. O zaman gelemem; sınavda olacağım. 6. (tavuk) kuluçkaya oturmak/yatmak.
-
sit and twiddle one´s thumbsk. dili oturup hiçbir şey yapmamak.
-
sit cross-legged1. bağdaş kurmak; bağdaş kurarak oturmak. 2. bacak bacak üstüne atarak oturmak.
-
sit downoturmak.
-
sit in for(birine) vekâlet etmek.
-
sit in ondinleyici olarak (bir toplantıya) katılmak.
-
sit on1. (bir şeyi) alıp hiçbir şey yapmamak: He´s been sitting on our report for months. Raporumuzu aldı ama aylardır onunla ilgili hiçbir şey yapmadı. 2. -i azarlamak, -i haşlamak.
-
sit on the fence1. tarafsız kalmak. 2. kararsız olmak.
-
sit s.o. downbirini oturtmak.
-
sit s.o. upyatan birini oturtmak.
-
sit through s.t.bir şeyi sonuna kadar oturarak izlemek.
-
sit tightsıkı durmak.
-
sit up1. dik oturmak. 2. (gece) yatmamak; for (gece) yatmayıp (birini) beklemek: Don´t sit up for me! Beni bekleme!
-
sit up straightdik oturmak.
-
sit well with(birinin) hoşuna gitmek; (bir şeyi) uygun bulmak: That doesn´t sit very well with me. Onu pek uygun bulmuyorum.