smear
f. 1. on/with (yağlı, kolayca dağılan veya yapışkan bir şeyi) (bir yere) sürmek: He´s smeared paint on me! Üstüme boya sürdü! She smeared the bread with honey. Ekmeğe bal sürdü. 2. bulaştırmak: You´ve smeared these lines so much I can´t read them. Bu satırlara elini o kadar sürüp kurşunu bulaştırmışsın ki okuyamıyorum. 3. bulaşmak: Don´t touch that wall; the paint´ll smear. O duvara dokunma; boyası bulaşır. 4. -e leke sürmek, -i lekelemek, -i karalamak, (birinin elinde delil yokken) (başkasına) suç yüklemek. 5. tamamıyla yenmek, ezmek, işini bitirmek. i. 1. (yağlı/yapışkan bir şeyin yaptığı) leke. 2. karalama, delile dayanmayan suçlama. 3. tıb. mikroskop altında incelemek için alınmış organik doku.