smell
f. (--ed/smelt) 1. koklamak; -in kokusunu duymak/almak: Bend down and smell those roses! Eğilip o gülleri kokla! I smell coffee. Kahve kokusu duyuyorum. She can no longer smell. Artık burnu koku almıyor. 2. -in kokusundan (bir şeyi) anlamak: I could smell that they had gone bad. Kokusundan onların bozuk olduğunu anladım. 3. -i sezmek, -in kokusunu almak. 4. (of) (belirli bir şeyin) kokusu olmak; kokmak: You smell of whisky. Sen viski kokuyorsun. This place smells of the sea. Burası deniz kokuyor. Those flowers smell good. O çiçekler güzel kokuyor. 5. (kötü) kokmak: That toilet smells to high heaven. O tuvalet çok kötü kokuyor.