stream Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • stream
    i. 1. dere; çay. 2. sel: Streams of water ran down the steps. Sular merdivenlerden aşağı sel gibi akıyordu. People were coming and going in streams. İnsanlar akın halinde gelip gidiyordu. All I got was a stream of abuse. Bir sürü küfürden başka bir cevap alamadım. 3. (akarsuda) akıntı: They were rowing against the stream. Akıntıya karşı kürek çekiyorlardı. f. 1. akmak. 2. akın halinde gitmek, sel gibi akmak. 3. (saç/bayrak) dalgalanmak.
  • stream with perspiration
    çok terlemek.