stuff Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • stuff
    i. 1. madde: What do you call that oily stuff? O yağlı maddenin adı ne? 2. (belirli bir tipe özgü) karakteristikler: He´s the stuff of which dictators are made. Onun hamurundan pekâlâ bir diktatör çıkar. 3. eşya; bagaj: He carried all his stuff downstairs. Pılısını pırtısını aşağıya götürdü. 4. k. dili içki, alkollü içecek. 5. k. dili ilaç. 6. argo uyuşturucu, uyuşturucu madde. 7. k. dili yazılar: I like the stuff you write. Senin yazdıkların hoşuma gidiyor. 8. argo (belirli bir) davranış: I don´t want any funny stuff out of you! Sakın bir tilkilik yapmaya kalkma! No rough stuff! Metazori yok! f. 1. (with) (ile) doldurmak: She stuffed it with feathers. Onu kuştüyüyle doldurdu. 2. tahnit etmek. 3. in -e (bir şey) tıkıştırmak: Don´t stuff anything else in that bag! O bavula başka bir şey tıkıştırma! 4. up (birinin burnunu) tıkamak; (bir deliği) doldurarak kapatmak, tıkamak.
  • Stuff and nonsense!
    k. dili Ne saçma!
  • Stuff it!
    k. dili Haydi oradan!/Zırvalama!
  • stuff o.s.
    k. dili tıkınmak, tıka basa yemek yemek.