stuff
i. 1. madde: What do you call that oily stuff? O yağlı maddenin adı ne? 2. (belirli bir tipe özgü) karakteristikler: He´s the stuff of which dictators are made. Onun hamurundan pekâlâ bir diktatör çıkar. 3. eşya; bagaj: He carried all his stuff downstairs. Pılısını pırtısını aşağıya götürdü. 4. k. dili içki, alkollü içecek. 5. k. dili ilaç. 6. argo uyuşturucu, uyuşturucu madde. 7. k. dili yazılar: I like the stuff you write. Senin yazdıkların hoşuma gidiyor. 8. argo (belirli bir) davranış: I don´t want any funny stuff out of you! Sakın bir tilkilik yapmaya kalkma! No rough stuff! Metazori yok! f. 1. (with) (ile) doldurmak: She stuffed it with feathers. Onu kuştüyüyle doldurdu. 2. tahnit etmek. 3. in -e (bir şey) tıkıştırmak: Don´t stuff anything else in that bag! O bavula başka bir şey tıkıştırma! 4. up (birinin burnunu) tıkamak; (bir deliği) doldurarak kapatmak, tıkamak.