support
f. 1. desteklemek, arka olmak: He doesn´t support that party. O partiyi desteklemiyor. They supported him throughout that period. O müddet boyunca ona destek oldular. 2. (birini) geçindirmek. 3. taşımak; payandalamak; (-in ağırlığını) kaldırmak: The arches support the bridge. Kemerler köprüyü taşıyor. 4. pekiştirmek: Does the evidence support his claim? Deliller iddiasını pekiştiriyor mu? 5. beslemek; ayakta tutmak: Can these pastures support five hundred sheep? Bu meralar beş yüz baş koyunu besleyebilir mi? What supports this town? Bu şehri ayakta tutan ne? 6. (birini) (manen) ayakta tutmak. 7. (bir şeyin) masraflarını çekmek/karşılamak. 8. tahammül etmek, çekmek. i. 1. destekleme, destek: She needs your support. Senin desteğine muhtaç. He gave it his full support. Ona tüm desteğini verdi. He wrote an article in support of the proposal. Teklifi destekleyen bir makale yazdı. 2. ask. destek. 3. destek, dayanak, yapıda destek unsuru. 4. (maddi/manevi) destek: He was a great support to her. Ona büyük bir destekti.