sway
f. 1. (dik duran bir şey/biri) (bir yandan öbür yana) sallanmak; sallamak: She was swaying to the music. Kendini müziğin etkisine bırakarak sallanıyordu. The wind was swaying the palms. Rüzgâr palmiyeleri sallıyordu. 2. (birini) etkileyerek yönlendirmek; (birini) (bir karara) yöneltmek: In the end it was Alev´s greed for money that swayed Sungur. Eninde sonunda Sungur´un kararını belirleyen şey Alev´in para hırsıydı. Can he be swayed by a pretty face? Güzel bir çehre onu bir karara yöneltebilir mi? i. 1. sallanma. 2. nüfuz. 3. egemenlik, hâkimiyet, hükümranlık.