swell
f. (--ed; --ed/swol.len) 1. şişmek, kabarmak; şişirmek: Her ankle´s swollen. Ayak bileği şişti. The rain has swelled the door. Yağmur kapının tahtalarını şişirdi. 2. artmak; artırmak: It´ll swell our tax revenues. Vergi gelirlerimizi artırır. It swelled the flood of protests. Protesto yağmurunu şiddetlendirdi. 3. den. (yelken) (rüzgârla) dolmak/şişmek; (rüzgâr) (yelkeni) doldurmak/şişirmek. 4. k. dili (öfke v.b.) kabarmak: He swelled with anger. Öfkesi kabardı. Pride swelled within her. Göğsü kabardı. i. 1. ölü dalga. 2. dalgalanma. 3. artma, artış. s., k. dili harika, çok güzel.