tempt
f. 1. (birini) ayartmaya çalışmak, doğru yoldan saptırmaya çalışmak: He tempted me with the promise of an earldom. Bir kontluk vadederek beni ayartmaya çalıştı. 2. birinin kendi nefsiyle mücadele etmesine yol açmak: The beautiful weather tempted me not even to go to the office. Hava öyle güzeldi ki işe gitmemeyi bile düşündüm. The smell of that cake really tempts me. O kekin kokusu beni gerçekten imrendiriyor. I´m tempted not to go at all. Şeytan diyor ki hiç gitme./Hiç gitmeyesim geliyor. They were tempted to take the money. Akıllarından parayı almak geçti.