the Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • the
    Belirli durumlarda isimden önce kullanılır: The mail hasn´t come yet. Posta henüz gelmedi. Where´s the school? Okul nerede? Which of you´s the boss? Hanginiz patron? The more I get to know them the better I like them. Onları tanıdıkça daha çok seviyorum.
  • The tide´s coming in.
    Deniz kabarıyor.
  • the ablative
    dilb. -den hali, çıkma durumu, ablatif.
  • the ablative case
    bak. the ablative 2.
  • the absurd
    saçma, abes.
  • the accusative
    dilb. -i hali, yükleme durumu, akuzatif.
  • the accusative case
    bak. the accusative 2.
  • the active
    (voice) dilb. etken çatı.
  • the Aegean Sea
    Ege Denizi.
  • The air is very polluted.
    Hava çok kirli.
  • the Almighty
    Allah.
  • the Anglican Church
    Anglikan Kilisesi.
  • the Antarctic
    i. Antarktika.
  • the Antarctic Circle
    Güney Kutbu dairesi, Antarktik daire.
  • the Antipodes
    Avustralya ve Yeni Zelanda.
  • the Apostles´ Creed
    Hrist. Havariler Amentüsü.
  • the apple of one´s eye
    k. dili gözbebeği.
  • the Archipelago
    Adalar Denizi, Ege Denizi.
  • the Arctic
    Arktik bölge.
  • the Arctic Circle
    Kuzey Kutbu dairesi, Arktik daire.
  • the Arctic Ocean
    Kuzey Buz Denizi.
  • the Argentine
    Arjantin.
  • the Atlantic
    Atlas Okyanusu.
  • the Atlantic Ocean
    Atlas Okyanusu.
  • The ayes have it.
    Lehte oy kullananlar kazandı. The boys had themselves a time. Çocuklar eğlendiler. We had news. Haber aldık.
  • the back of beyond
    k. dili dağ başı, çok ücra bir yer.
  • the Bahama Islands
    Bahama Adaları.
  • the Bahamas
    Bahama Adaları.
  • the Baltic Sea
    Baltık Denizi.
  • the Baltic States
    Baltık Devletleri.
  • the bane of one´s existence/life
    başının derdi, baş belası.
  • the beaten path
    herkesin geçtiği yol, işlek yol.
  • the bends
    (dalgıçlarda) vurgun.
  • the best part
    yarısından fazla, çoğu: the best part of the day günün çoğu.
  • the better part
    yarısından fazla, çoğu: the better part of the night gecenin çoğu.
  • the Big Bear/Dipper
    gökb. Büyükayı.
  • the Big Dipper
    gökb. Büyükayı.
  • the Black Sea
    Karadeniz.
  • the blahs
    can sıkıntısı.
  • the Blessed Sacrament/the Sacrament
    (komünyonda kullanılan) kutsanmış ekmek.
  • the blind
    körler.
  • the blue
    şiir 1. gök, sema. 2. deniz. 3. mavilik.
  • the blues
    müz. bir çeşit caz müziği.
  • the bomb
    k. dili atom bombası.
  • the Book of Psalms
    (Kitabı Mukaddes´teki) Mezmurlar Kitabı.
  • the boondocks
    çoğ. taşra.
  • the boonies
    çoğ., k. dili taşra.
  • The boot is on the other foot.
    k. dili Durum tam tersine döndü.
  • the bottom line
    k. dili 1. en önemli şey. 2. sonuç, netice.
  • the break of day
    günün ağarması.
  • the British
    çoğ. Britanyalılar.
  • The burglar has gone; we´re safe now.
    Hırsız gitti; artık kurtulduk.
  • The car won´t start.
    Arabanın motorunu çalıştıramıyorum.
  • the Caribbean
    Karayip Denizi.
  • the Caribbean Sea
    Karayip Denizi.
  • the Caspian Sea
    Hazar Denizi.
  • the Caucasus
    Kafkasya.
  • the Central African Republic
    Orta Afrika Cumhuriyeti.
  • the chancellor of the exchequer
    İng. Maliye Bakanı.
  • the chances are
    muhtemelen.
  • the cinema
    sinema endüstrisi.
  • the clap
    argo belsoğukluğu.
  • the clink
    k. dili kodes, hapishane.
  • the close of the day
    günün sonu. f. 1. kapamak, kapatmak; kapanmak. 2. tıkamak, doldurmak. 3. son vermek, bitirmek; sona ermek, bitmek.
  • the cloth
    rahipler.
  • The coast is clear.
    Kimse yok./Meydan boş.
  • The cold has penetrated my bones.
    Soğuk iliğime işledi.
  • the common people
    halk.
  • the Commonwealth
    İngiliz Milletler Topluluğu.
  • the comparative
    dilb. üstünlük derecesi.
  • the Confederacy
    bak. the Confederate States of America.
  • the Confederate States of America
    tar. Amerika Konfedere Devletleri.
  • the Congo
    Kongo. s. Kongo, Kongo´ya özgü.
  • the construction business
    inşaatçılık, müteahhitlik.
  • the Continent
    Avrupa kıtası, Avrupa.
  • the controls
    kumanda aygıtı/cihazı.
  • the country
    kent dışındaki yerler, kırsal bölgeler, taşra.
  • the Crimea
    Kırım.
  • the Crusades
    Haçlı Seferleri.
  • the cut of one´s jib
    k. dili dış görünüş; yüz ifadesi.
  • the Czech Republic
    Çek Cumhuriyeti.
  • the Dardanelles
    Çanakkale Boğazı.
  • the Dark Ages
    Karanlık Devirler, ortaçağın ilk yarısı.
  • the dative
    -e hali, datif.
  • the dead
    ölüler.
  • the dead of night
    gecenin körü.
  • the dead of winter
    kışın ortası.
  • the deaf
    sağırlar.
  • The deal is off.
    1. Anlaşmadan vazgeçtiler. 2. Anlaşmadan vazgeçtik.
  • the deceased
    merhum, rahmetli.
  • the Declaration of Independence
    A.B.D. Bağımsızlık Beyannamesi.
  • the Department of State/the State Department
    Dışişleri Bakanlığı.
  • the depths
    derinlikler.
  • The die is cast.
    Ok yaydan çıktı.
  • the digestive tract
    anat. sindirim sistemi/aygıtı.
  • the direct opposite
    tam aksi.
  • the dishes
    bulaşık.
  • the Dominican Republic
    Dominik Cumhuriyeti.
  • the dregs of society
    ayaktakımı, döküntü.
  • the Dutch
    çoğ. Hollandalılar.
  • The early bird gets the worm.
    Erken kalkan yol alır, er evlenen döl alır.
  • the East
    Doğu, Şark.
  • the Eastern Hemisphere
    Doğu Yarıküre.
  • the Eastern Orthodox Church
    Rum Ortodoks Kilisesi.
  • the English
    İngilizler.
  • the English Channel
    Manş Denizi.
  • the epitome of
    -in ta kendisi: the epitome of loveliness güzelliğin ta kendisi.
  • the Establishment
    k. dili toplumdaki nüfuzlu kurumlar.
  • the Eucharist
    Hrist. Komünyon, şarap ve ekmek yeme ayini; bu ayin için takdis edilen şarap ve ekmek.
  • the Euphrates
    Fırat nehri.
  • the European Economic Community
    Avrupa Ekonomik Topluluğu.
  • the European Union/Community
    Avrupa Birliği.
  • The exception proves the rule.
    İstisna kuralı bozmaz.
  • the exchequer
    İng. Maliye Bakanlığı.
  • the fair sex
    kadınlar, cinsi latif.
  • the faithful
    müminler, bir dine iman edenlerin tümü.
  • the Far East
    Uzak Doğu.
  • the Far East
    Uzakdoğu.
  • The fat is in the fire.
    Şimdi kıyamet kopacak.
  • the Federal Bureau of Investigation
    A.B.D. Federal Araştırma Bürosu.
  • the Fiji Islands
    Fiji Adaları.
  • the Fijis
    Fiji Adaları.
  • the Flemish
    Flamanlar.
  • the flesh
    nefis; beden.
  • the Flood
    tufan.
  • the Foreign Office
    İng. Dışişleri Bakanlığı.
  • the Foreign Secretary
    İng. Dışişleri Bakanı.
  • the free Churches
    İng. Anglikan olmayan Protestan kiliseleri.
  • the French
    çoğ. Fransızlar.
  • the funnies
    (gazetede) bant-karikatürler.
  • the future tense
    dilb. gelecek zaman.
  • the Gambia
    Gambiya.
  • the general run of
    -in çoğunluğu, -in büyük kısmı.
  • the genitive
    -in hali, genitif.
  • the gift of the gab
    konuşma yeteneği, cerbeze.
  • the Godhead
    Allah, Tanrı.
  • the good
    iyi insanlar.
  • the Grand National Assembly
    Büyük Millet Meclisi.
  • the Grand Old Party
    A.B.D. Cumhuriyetçi Parti.
  • the graphic arts.
    grafik sanatlar.
  • the Great Bear
    gökb. Büyükayı.
  • the greater part
    çoğunlukla.
  • the Green Party
    Yeşiller Partisi.
  • the Gregorian calendar
    Gregoryen takvimi, Miladi takvim.
  • the groundbreaking
    temel atma töreni.
  • the Gulf Stream
    golfstrim.
  • The hall will seat fifty people.
    Salon elli kişiliktir.
  • the haves and the have-nots
    zenginler ve fakirler, varlıklılar ve yoksullar.
  • the hereafter
    öbür dünya, ahret.
  • the hiccups
    hıçkırık tutma.
  • the Holocaust
    Nazilerin yaptığı Musevi katliamı.
  • the Holy Father
    Papa.
  • the Holy Ghost
    Kutsal Ruh.
  • the Holy Ghost/Spirit
    Kutsal Ruh, Ruhülkudüs.
  • the Holy Land
    Hrist. (İsrail ve Ürdün´deki) Kutsal Topraklar.
  • the Holy See
    papalık.
  • the House
    A.B.D. Temsilciler Meclisi.
  • the House of Commons
    İng. Avam Kamarası.
  • the House of Lords
    İng. Lortlar Kamarası.
  • the House of Representatives
    A.B.D. Temsilciler Meclisi.
  • the human race
    beşeriyet, insanoğlu.
  • the Indian Ocean
    Hint Okyanusu.
  • the Indian Subcontinent
    Hint Yarımadası.
  • the Inland Revenue
    (Britanya´daki milli) vergi dairesi.
  • the Inquisition
    Engizisyon.
  • the International Date Line
    gündeğişme çizgisi.
  • the International Monetary Fund
    Uluslararası Para Fonu.
  • the Internet
    bilg. İnternet.
  • the Irish
    İrlandalılar.
  • the Irish Republic
    İrlanda Cumhuriyeti.
  • the Irish Sea
    İrlanda Denizi.
  • the Iron Age
    Demir Devri.
  • the Iron Curtain
    tar. demirperde.
  • the Isle of Man
    Man Adası.
  • the Ivory Coast
    Fildişi Kıyısı, Fildişi Sahili.
  • the ice age
    buzul devri.
  • the imperative
    (mood) dilb. emir kipi.
  • the imperfect
    (tense) dilb. bitmemiş bir eylemi gösteren zaman.
  • the indicative mood
    dilb. bildirme kipi.
  • the inner man
    ruh, vicdan.
  • the jet set
    k. dili jet sosyete.
  • the Khyber
    Hayber Geçidi.
  • the Khyber Pass
    Hayber Geçidi.
  • the kids
    1. çocuklar. 2. bizimkiler. 3. arkadaşlar.
  • the kissing disease
    öpüşme hastalığı, intani mononükleoz.
  • the known
    mat. bilinen.
  • the Kremlin
    Kremlin.
  • the Labor Party
    İng. İşçi Partisi.
  • the last day
    mahşer günü, kıyamet günü.
  • the Last Judgment
    kıyamet.
  • the last rites
    cenaze töreni.
  • the last straw
    bardağı taşıran damla.
  • the last two
    son ve sondan önceki.
  • the last word
    1. son söz. 2. son model. 3. en mükemmel şey.
  • the last word in
    k. dili (bir şeyin) en çağdaş, en geliştirilmiş veya son model örneği: It´s the last word in computers. Bilgisayarların en modern olanı.
  • the last word on the matter
    konu hakkında son ve kesin söz.
  • the law
    k. dili polis.
  • The leopard cannot change its spots.
    Huylu huyundan vazgeçmez./Huy canın altındadır./Can çıkmayınca huy çıkmaz.
  • the lesser of two evils
    ehvenişer.
  • the lesser of two evils
    ehvenişer.
  • the Levant
    Doğu Akdeniz bölgesi.
  • the lie of the land
    İng. arazinin dış görünümü; arazinin engebeleri.
  • the line
    1. ekvator. 2. ordu; donanma.
  • the line of least resistance
    en kolay yol.
  • the lion´s share
    aslan payı.
  • the Little Bear/Dipper
    gökb. Küçükayı.
  • the Little Dipper
    gökb. Küçükayı.
  • the liturgy
    Hrist. ekmek ve şarap ayini, kudas.
  • the living
    yaşayanlar.
  • the LLords
    İng. Lortlar Kamarası.
  • the locative
    -de hali, lokatif.
  • the logic of events
    olayların gerektirdiği.
  • the Logos
    Hrist. Logos.
  • the long and the short of it
    uzun lafın kısası, eni sonu.
  • The long and the short of it is this!
    İşin gerçeği bu!
  • The Lord knows how.
    Nasıl olduğunu ancak Allah bilir.
  • the Lord´s Day
    Hrist. pazar günü.
  • the Lord´s Prayer
    İsa´nın öğrettiği dua.
  • the Lord´s Supper
    Hrist. ekmek ve şarap ayini, kudas.
  • the lot
    (of) (-in) hepsi/tümü: The whole lot of them are like that. Onların hepsi öyle.
  • the Low Countries
    Hollanda, Belçika ve Lüksemburg.
  • the main chance
    kişisel çıkar.
  • the Malagasy
    Malgaş halkı, Malgaşlar.
  • the Malagasy Republic
    Malgaş Cumhuriyeti.
  • the Malay Peninsula
    Malakka Yarımadası.
  • the man in the street
    sokaktaki adam, sıradan kimse.
  • the Manx
    Manlılar, Man halkı.
  • the march of events
    olayların seyri.
  • The market is flat.
    Piyasa durgun.
  • the masses
    halk kitleleri.
  • the media
    medya, kitle iletişim araçları.
  • the Mediterranean
    Akdeniz.
  • the Mediterranean Sea
    Akdeniz.
  • the mending
    onarılacak çamaşırlar.
  • the Messiah
    Mesih, Hz. İsa.
  • the metric system
    metre sistemi, metrik sistem.
  • the Middle East
    Ortadoğu.
  • the Middle West
    A.B.D.´nin orta bölgesi.
  • the Midwest
    A.B.D.´nin orta bölgesi.
  • the military
    silahlı kuvvetler, ordu.
  • the Milky Way
    gökb. Samanyolu.
  • the Ministry of Agriculture
    Tarım Bakanlığı.
  • the Ministry of Commerce
    Ticaret Bakanlığı.
  • the Ministry of Communications
    Ulaştırma Bakanlığı.
  • the Ministry of Culture and Tourism
    Kültür ve Turizm Bakanlığı.
  • the Ministry of Customs and Monopolies
    Gümrük ve Tekel Bakanlığı.
  • the Ministry of Defense
    Milli Savunma Bakanlığı.
  • the Ministry of Development and Housing
    İmar ve İskân Bakanlığı.
  • the Ministry of Education
    Milli Eğitim Bakanlığı.
  • the Ministry of Energy and Natural Resources
    Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı.
  • the Ministry of Finance
    Maliye Bakanlığı.
  • the Ministry of Foreign Affairs
    Dışişleri Bakanlığı.
  • the Ministry of Forestry
    Orman Bakanlığı.
  • the Ministry of Health
    Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı.
  • the Ministry of Industry and Technology
    Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı.
  • the Ministry of Justice
    Adalet Bakanlığı.
  • the Ministry of Labor
    İng. Çalışma Bakanlığı.
  • the Ministry of Labor
    Çalışma Bakanlığı.
  • the Ministry of Public Works
    Bayındırlık Bakanlığı.
  • the Ministry of the Interior
    İçişleri Bakanlığı.
  • the Ministry of Village Affairs
    Köy İşleri Bakanlığı.
  • the Ministry of Youth and Sports
    Gençlik ve Spor Bakanlığı.
  • the minute hand
    saat yelkovanı.
  • the missing
    savaşta kayıp askerler.
  • the mob
    k. dili mafya.
  • the Molucca Islands
    Molük Adaları.
  • the Moluccas
    Molük Adaları.
  • the Morea
    Mora, Mora Yarımadası.
  • the Most Reverend
    Hrist. Pek Muhterem (başpiskoposun isminden önce kullanılan unvan): the Most Reverend Michael Ramsey Pek Muhterem Michael Ramsey.
  • the movies
    sinema, sinema sanatı.
  • the Muslim calendar
    Hicri takvim.
  • the naked eye
    çıplak göz.
  • the naked truth
    salt gerçek.
  • the name of the game
    asıl sorun.
  • the Nativity
    Hrist. Hz. İsa´nın doğuşu.
  • The nays have it.
    Reddedildi.
  • the Near East
    Yakın Doğu.
  • The needle skips a lot on this record.
    Bu plakta iğne sık sık atlıyor.
  • the needy
    yoksullar.
  • the Netherlands
    Hollanda.
  • the New Testament
    Hrist. Yeni Ahit.
  • the New Testament
    Hrist. Yeni Ahit.
  • the New World
    Yeni Dünya.
  • the New Year
    yeni yıl.
  • the Nicene Creed
    Hrist. İznik Amentüsü.
  • the niceties
    ince noktalar, incelikler.
  • the nick
    İng., k. dili hapishane, kodes, delik.
  • the North Pole
    Kuzey Kutbu.
  • the North Pole
    Kuzey Kutbu.
  • the North Sea
    Kuzey Denizi.
  • the North Star
    Kutupyıldızı.
  • the Northern Hemisphere
    Kuzey Yarıküre.
  • the objective case
    dilb. -i hali, akuzatif, yükleme durumu.
  • the Occident
    Batı.
  • the old country
    göçmenin anayurdu.
  • the Old Testament
    Hrist. Eski Ahit.
  • the Old Testament
    Hrist. Eski Ahit.
  • the Old World
    Eski Dünya.
  • the Olympic Games
    olimpiyat oyunları, olimpiyatlar.
  • the Olympics
    çoğ. olimpiyat oyunları, olimpiyatlar.
  • the Orient
    Doğu (genellikle Asya ülkeleri).
  • the other day
    geçen gün, birkaç gün önce.
  • the other day
    geçen gün.
  • the ozone layer
    ozon tabakası.
  • the Pacific
    Büyük Okyanus.
  • the Pacific Ocean
    Büyük Okyanus.
  • the Panama Canal
    Panama Kanalı.
  • the Panjab
    bak. the Punjab.
  • the party in power
    iktidar partisi.
  • the past tense
    dilb. geçmiş zaman.
  • the Peloponnese
    Peloponez.
  • the Peloponnesus
    Peloponez.
  • the Pentagon
    A.B.D. 1. Milli Savunma Bakanlığı. 2. Milli Savunma Bakanlığı binası.
  • the People´s Republic of China
    Çin Halk Cumhuriyeti.
  • the perfect tense
    dilb. görülen geçmiş zaman.
  • the Persian Gulf
    Basra Körfezi.
  • the phases of the moon
    ayın evreleri.
  • the Philippine Islands
    Filipin Adaları.
  • the Philippines
    Filipinler.
  • the pictures
    İng. sinema.
  • the pill
    doğum kontrol hapı.
  • the pluperfect
    dilb. -miş´li geçmiş.
  • the pluses and minuses of s.t.
    bir şeyin olumlu ve olumsuz tarafları.
  • the point in question
    söz konusu.
  • The point is that ....
    Mesele şöyle ....
  • the police
    1. polisler, polis memurları. 2. polis (kuruluş).
  • the polls
    1. oylama, oy verme. 2. oy verilen yer. 3. anketler.
  • the pools
    İng. sportoto; sporloto.
  • the poor
    yoksullar, fakir fukara.
  • the popular vote
    halkoyu.
  • the possessive case
    dilb. -in hali, genitif.
  • the powers that be
    baştakiler, başta olanlar; kodamanlar, büyükler.
  • the preceding
    bundan önceki, yukarıda gösterilen.
  • the present
    1. bugün, içinde bulunduğumuz zaman. 2. dilb. şimdiki zaman.
  • The pressure is down.
    Basınç azaldı.
  • the prevailing winds
    (bir yerde) hâkim olan/en çok esen rüzgârlar: There the prevailing winds are from the north. Orada rüzgâr genellikle kuzeyden eser.
  • the prime of life
    hayatın en verimli dönemi.
  • the prime of life
    hayatın en dinç ve güzel devresi.
  • the Princes´ Islands
    Adalar, Prens Adaları, Kızıl Adalar.
  • the Privy Council
    İng. Danışma Meclisi.
  • The proof of the pudding is in the eating.
    Bir şeyin değeri kullanıldığında anlaşılır.
  • the Prophet
    Hz. Muhammed.
  • the provinces
    taşra, dışarlık.
  • the Psalms
    (Kitabı Mukaddes´teki) Mezmurlar.
  • the quick and the dead
    diriler ve ölüler.
  • the rabble
    ayaktakımı.
  • the rains
    (tropikal ülkelerde) yağmur mevsimi.
  • the rank and file
    1. erler, erat. 2. yönetilenler; alt tabaka.
  • the real McCoy
    orijinal, gerçek.
  • the real thing
    orijinal, gerçek şey.
  • the Red Crescent
    Kızılay.
  • the Red Cross
    Kızılhaç.
  • the Red Sea
    Kızıldeniz.
  • the regular practice
    alışkanlık, âdet.
  • the Renaissance
    Rönesans.
  • the Republic of China
    Tayvan.
  • the Republic of Ireland
    İrlanda Cumhuriyeti.
  • the Republic of the Philippines
    Filipinler Cumhuriyeti.
  • the Republican Party
    A.B.D. Cumhuriyetçi Parti.
  • the rest
    kalan miktar, kalanlar, geri kalan, artan.
  • the Resurrection
    Hrist. Diriliş.
  • the reverend
    Hrist. Sayın (papazın isminden önce kullanılan unvan): the Reverend John Donne Sayın John Donne. i., k. dili papaz efendi.
  • the rich
    zenginler.
  • the right
    1. sağ taraf, sağ. 2. pol. sağ.
  • the right of asylum
    pol. sığınma hakkı.
  • the Right Reverend
    Hrist. Çok Muhterem (piskoposun isminden önce kullanılan unvan): the Right Reverend J. B. Lightfoot Çok Muhterem J. B. Lightfoot.
  • the Riviera
    Riviera.
  • the rod
    oto. rot, bağlama/sevk çubuğu.
  • the Roman Catholic church
    Katolik kilisesi.
  • the Roman Empire
    Roma İmparatorluğu.
  • the Romany
    Romanlar, Çingeneler.
  • the Rosary
    Hrist. belirli bir dizi dua.
  • the Sabbath
    1. Musevilik çalışılmaması gereken gün, cumartesi günü. 2. Hrist. çalışılmaması gereken gün; (çoğu Hristiyan için) pazar günü; (bazı Hristiyanlar için) cumartesi günü.
  • the Sahara
    Sahra.
  • the Samoa Islands
    Samoa Adaları.
  • The samples range from bad to excellent.
    Örnekler kötü ile mükemmel arasında değişiyor.
  • the Scotch
    İskoçlar, İskoçya halkı.
  • the Scotch-Irish
    Kuzey İrlanda´ya yerleşmiş İskoç kökenliler.
  • the Scots
    İskoçlar, İskoçya halkı.
  • the scruff of the neck
    ense.
  • the scum of the earth
    baş belası, ayaktakımı.
  • the seamy side of life
    hayatın güçlüklerle dolu tarafı.
  • the Seychelles
    Seyşeller, Seyşel Adaları.
  • the Shari'a
    şeriat.
  • the Shi'a
    Şia, Şiiler.
  • the signs of the zodiac
    astrol. burçlar, on iki burç.
  • the Sinai Peninsula
    Sina Yarımadası.
  • the small hours
    gece yarısından sonraki ilk saatler.
  • the small of the back
    sırtın en dar kısmı.
  • the sniffles
    k. dili hafif nezle.
  • the social sciences
    toplumsal bilimler.
  • the social sciences
    toplumsal bilimler, sosyal ilimler.
  • the South Pole
    Güney Kutbu.
  • the South Pole
    Güney Kutbu.
  • the South Sea
    tar. Büyük Okyanus.
  • the South Sea Islands
    Büyük Okyanusun güney kısmındaki adalar.
  • the Southern Cross
    gökb. Güneyhaçı.
  • the Southern Hemisphere
    Güney Yarıküre.
  • the Soviet Union
    Sovyetler Birliği.
  • the Soviets
    Sovyetler, Sovyetler Birliği´nin halkı/liderleri/silahlı kuvvetleri.
  • the Spanish
    İspanyollar, İspanya halkı.
  • the Spice Islands
    bak. the Molucca Islands.
  • the stacks
    (kütüphanedeki) kitaplıklar.
  • the staff of life
    ekmek.
  • the stalls
    İng., tiy. parter.
  • the States
    k. dili Amerika (Amerika Birleşik Devletleri).
  • the status quo
    statüko.
  • the sticks
    k. dili taşra, dağ başı gibi yer: He lives out in the sticks. Dağ başı gibi bir yerde oturuyor.
  • the Stone Age
    taş devri.
  • the straits
    çoğ. (denizde) boğaz.
  • the straw that broke the camel´s back
    k. dili bardağı taşıran son damla.
  • the subconscious
    bilinçaltı, şuuraltı.
  • the subtropics
    astropika.
  • the suburbs
    banliyö.
  • the Sudan
    1. coğr. Sudan. 2. Sudan, Sudan Cumhuriyeti.
  • the Suez Canal
    Süveyş Kanalı.
  • the sum total of
    -in toplamı: The sum total of their debts amounted to fifty million liras. Borçlarının toplamı elli milyon lira.
  • The sun is going down.
    Güneş batıyor.
  • the Sunna
    İslam sünnet (Hz. Muhammed´in Müslümanlarca uyulması gereken davranış ve sözleri).
  • the superlative
    (degree) dilb. üstünlük derecesi.
  • the supernatural
    doğaüstü olaylar.
  • the Swazi
    Swaziler, Swazi halkı.
  • the Swedish
    İsveçliler, İsveç halkı.
  • the Swiss
    İsviçreliler, İsviçre halkı.
  • the Syrian Orthodox church
    Süryani Ortodoks kilisesi.
  • the system
    kurulu düzen.
  • the tabloid press
    boyalı basın.
  • the takings
    (para olarak) hâsılat.
  • the talk of the town
    k. dili herkesin diline dolanan konu.
  • the Ten Commandments
    On Emir.
  • the Ten Commandments
    (Hz. Musa´ya Allah tarafından verilen) On Emir.
  • the theory of relativity
    görelilik kuramı, izafiyet teorisi.
  • the Third World/the third world
    Üçüncü Dünya.
  • The tide´s going out.
    Deniz alçalıyor.
  • the Tigris
    Dicle.
  • the Tonga Islands
    Tonga Adaları.
  • the Torrid Zone
    coğr. Sıcak Kuşak.
  • The train leaves at four o´clock.
    Tren saat dörtte kalkar.
  • the Transfiguration
    Hrist. Hz. İsa´nın başkalaşımı.
  • the Treasury
    Maliye, Maliye Bakanlığı.
  • the Trinity
    Hrist. teslis.
  • the Trojan horse
    Truva atı.
  • the Tropic of Cancer
    Yengeç Dönencesi.
  • the Tropic of Capricorn
    Oğlak Dönencesi.
  • the tropics
    tropika, tropikal kuşak, dönencelerarası kuşak.
  • the Trucial States
    bak. the United Arab Emirates.
  • the tube
    k. dili televizyon.
  • the turf
    1. at yarışçılığı. 2. hipodrom, koşu alanı.
  • the Turkmen
    Türkmenler, Türkmen halkı.
  • the Twins
    astrol. İkizler burcu.
  • the UK
    Birleşik Krallık.
  • the Ukraine
    Ukrayna.
  • the ultimate deterrent
    nükleer silah; hidrojen bombası.
  • the unconscious
    ruhb. bilinçdışı.
  • the underprivileged
    imkânları kıt olanlar.
  • the undersigned
    imza sahibi; imza sahipleri.
  • the unemployed
    i. işsizler.
  • the Union of Soviet Socialist Republics
    tar. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği.
  • the United Arab Emirates
    Birleşik Arap Emirlikleri.
  • the United Kingdom
    Birleşik Krallık (Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı).
  • the United Kingdom of Great Britain and Northern Ireland
    Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı.
  • the United Nations
    Birleşmiş Milletler.
  • the United Nations´ Security Council
    Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi.
  • the United States
    Amerika Birleşik Devletleri.
  • the United States of America
    Amerika Birleşik Devletleri.
  • the US
    Amerika (Amerika Birleşik Devletleri).
  • the USA
    Amerika (Amerika Birleşik Devletleri).
  • the USSR
    tar. Sovyetler Birliği.
  • the Uzbek
    Özbekler, Özbek halkı.
  • the vagaries
    önceden tahmin edilemeyen/kestirilemeyen şeyler/davranışlar/olaylar.
  • the Vale of Kashmir
    Keşmir Vadisi.
  • the Vatican
    1. Vatikan, papalık. 2. (papanın resmi konutu olan) Vatikan sarayı.
  • the vault of heaven
    gök kubbe.
  • the venerable
    Hrist. Saygıdeğer (başdiyakozun isminden önce kullanılan unvan): the Venerable William Paley Saygıdeğer William Paley.
  • the vernacular
    1. konuşulan dil. 2. anadili. 3. yaşayan dil. 4. ağız, lehçe, dil. s. 1. konuşulan dile ait; konuşulan (dil). 2. anadilinin kullanıldığı; anadilinde yazılan/söylenen. 3. konuşulan dilde kullanılan.
  • The very idea!
    Ne kadar tuhaf!
  • The very idea!
    Olacak şey mi?/Olacak şey değil!/Ne biçim şey bu!
  • the Very Reverend
    Hrist. Muhterem (katedral dekanının isminden önce kullanılan unvan): the Very Reverend Jonathan Swift Muhterem Jonathan Swift.
  • the Virgin
    Hazreti Meryem.
  • The walls have ears.
    k. dili Yerin kulağı var.
  • the wee hours
    gece yarısından sonraki zaman, sabahın erken saatleri.
  • the Welsh
    Galliler, Galler Ülkesi halkı.
  • the West
    Batı.
  • the West Indies
    Batı Hint Adaları.
  • the Western Hemisphere
    Batı Yarıküre.
  • the wet
    yağmur:
  • the wherewithal
    para: Just how do I get the wherewithal to do all this? Bütün bu işleri yapacak parayı nasıl bulayım?
  • the White House
    Beyaz Saray.
  • the white of an egg
    yumurta akı.
  • the white of the eye
    gözakı.
  • the whole ball of wax
    k. dili her şey.
  • the whole kit and caboodle
    k. dili takım taklavat, topu, hepsi birden.
  • the whole lot
    hepsi.
  • the whole of
    -in bütünü: That sentence sums up the whole of their philosophy. O cümle felsefelerinin bütününü özetliyor.
  • the whole shebang
    hepsi, tümü, bütünü.
  • the whole shoot
    hepsi, tümü, bütünü.
  • the whole shooting match
    hepsi, sürü sepet.
  • the wild
    ıssız yer, dağ başı, kır.
  • The wind is down.
    Rüzgâr hafifledi.
  • the World Bank
    Dünya Bankası.
  • the worse for liquor
    oldukça sarhoş.
  • the worst
    en kötüsü, en fenası: This is the worst I´ve seen. Gördüklerimin en kötüsü bu. I think we´re through the worst of it. En kötüsünü atlattık galiba. z. en kötü şekilde: Who played worst? En kötü oynayan kimdi? She´s the worst dressed woman here. Buradaki en kötü giyinmiş kadın o.
  • the wounded
    çoğ. yaralılar.
  • the Yemen
    Yemen.
  • the young
    gençler.
  • the youth
    gençler, gençlik.