the Anlamı, Karşılığı
İngilizce - Türkçe
-
theBelirli durumlarda isimden önce kullanılır: The mail hasn´t come yet. Posta henüz gelmedi. Where´s the school? Okul nerede? Which of you´s the boss? Hanginiz patron? The more I get to know them the better I like them. Onları tanıdıkça daha çok seviyorum.
-
The tide´s coming in.Deniz kabarıyor.
-
the ablativedilb. -den hali, çıkma durumu, ablatif.
-
the ablative casebak. the ablative 2.
-
the absurdsaçma, abes.
-
the accusativedilb. -i hali, yükleme durumu, akuzatif.
-
the accusative casebak. the accusative 2.
-
the active(voice) dilb. etken çatı.
-
the Aegean SeaEge Denizi.
-
The air is very polluted.Hava çok kirli.
-
the AlmightyAllah.
-
the Anglican ChurchAnglikan Kilisesi.
-
the Antarctici. Antarktika.
-
the Antarctic CircleGüney Kutbu dairesi, Antarktik daire.
-
the AntipodesAvustralya ve Yeni Zelanda.
-
the Apostles´ CreedHrist. Havariler Amentüsü.
-
the apple of one´s eyek. dili gözbebeği.
-
the ArchipelagoAdalar Denizi, Ege Denizi.
-
the ArcticArktik bölge.
-
the Arctic CircleKuzey Kutbu dairesi, Arktik daire.
-
the Arctic OceanKuzey Buz Denizi.
-
the ArgentineArjantin.
-
the AtlanticAtlas Okyanusu.
-
the Atlantic OceanAtlas Okyanusu.
-
The ayes have it.Lehte oy kullananlar kazandı. The boys had themselves a time. Çocuklar eğlendiler. We had news. Haber aldık.
-
the back of beyondk. dili dağ başı, çok ücra bir yer.
-
the Bahama IslandsBahama Adaları.
-
the BahamasBahama Adaları.
-
the Baltic SeaBaltık Denizi.
-
the Baltic StatesBaltık Devletleri.
-
the bane of one´s existence/lifebaşının derdi, baş belası.
-
the beaten pathherkesin geçtiği yol, işlek yol.
-
the bends(dalgıçlarda) vurgun.
-
the best partyarısından fazla, çoğu: the best part of the day günün çoğu.
-
the better partyarısından fazla, çoğu: the better part of the night gecenin çoğu.
-
the Big Bear/Dippergökb. Büyükayı.
-
the Big Dippergökb. Büyükayı.
-
the Black SeaKaradeniz.
-
the blahscan sıkıntısı.
-
the Blessed Sacrament/the Sacrament(komünyonda kullanılan) kutsanmış ekmek.
-
the blindkörler.
-
the blueşiir 1. gök, sema. 2. deniz. 3. mavilik.
-
the bluesmüz. bir çeşit caz müziği.
-
the bombk. dili atom bombası.
-
the Book of Psalms(Kitabı Mukaddes´teki) Mezmurlar Kitabı.
-
the boondocksçoğ. taşra.
-
the booniesçoğ., k. dili taşra.
-
The boot is on the other foot.k. dili Durum tam tersine döndü.
-
the bottom linek. dili 1. en önemli şey. 2. sonuç, netice.
-
the break of daygünün ağarması.
-
the Britishçoğ. Britanyalılar.
-
The burglar has gone; we´re safe now.Hırsız gitti; artık kurtulduk.
-
The car won´t start.Arabanın motorunu çalıştıramıyorum.
-
the CaribbeanKarayip Denizi.
-
the Caribbean SeaKarayip Denizi.
-
the Caspian SeaHazar Denizi.
-
the CaucasusKafkasya.
-
the Central African RepublicOrta Afrika Cumhuriyeti.
-
the chancellor of the exchequerİng. Maliye Bakanı.
-
the chances aremuhtemelen.
-
the cinemasinema endüstrisi.
-
the clapargo belsoğukluğu.
-
the clinkk. dili kodes, hapishane.
-
the close of the daygünün sonu. f. 1. kapamak, kapatmak; kapanmak. 2. tıkamak, doldurmak. 3. son vermek, bitirmek; sona ermek, bitmek.
-
the clothrahipler.
-
The coast is clear.Kimse yok./Meydan boş.
-
The cold has penetrated my bones.Soğuk iliğime işledi.
-
the common peoplehalk.
-
the Commonwealthİngiliz Milletler Topluluğu.
-
the comparativedilb. üstünlük derecesi.
-
the Confederacybak. the Confederate States of America.
-
the Confederate States of Americatar. Amerika Konfedere Devletleri.
-
the CongoKongo. s. Kongo, Kongo´ya özgü.
-
the construction businessinşaatçılık, müteahhitlik.
-
the ContinentAvrupa kıtası, Avrupa.
-
the controlskumanda aygıtı/cihazı.
-
the countrykent dışındaki yerler, kırsal bölgeler, taşra.
-
the CrimeaKırım.
-
the CrusadesHaçlı Seferleri.
-
the cut of one´s jibk. dili dış görünüş; yüz ifadesi.
-
the Czech RepublicÇek Cumhuriyeti.
-
the DardanellesÇanakkale Boğazı.
-
the Dark AgesKaranlık Devirler, ortaçağın ilk yarısı.
-
the dative-e hali, datif.
-
the deadölüler.
-
the dead of nightgecenin körü.
-
the dead of winterkışın ortası.
-
the deafsağırlar.
-
The deal is off.1. Anlaşmadan vazgeçtiler. 2. Anlaşmadan vazgeçtik.
-
the deceasedmerhum, rahmetli.
-
the Declaration of IndependenceA.B.D. Bağımsızlık Beyannamesi.
-
the Department of State/the State DepartmentDışişleri Bakanlığı.
-
the depthsderinlikler.
-
The die is cast.Ok yaydan çıktı.
-
the digestive tractanat. sindirim sistemi/aygıtı.
-
the direct oppositetam aksi.
-
the dishesbulaşık.
-
the Dominican RepublicDominik Cumhuriyeti.
-
the dregs of societyayaktakımı, döküntü.
-
the Dutchçoğ. Hollandalılar.
-
The early bird gets the worm.Erken kalkan yol alır, er evlenen döl alır.
-
the EastDoğu, Şark.
-
the Eastern HemisphereDoğu Yarıküre.
-
the Eastern Orthodox ChurchRum Ortodoks Kilisesi.
-
the Englishİngilizler.
-
the English ChannelManş Denizi.
-
the epitome of-in ta kendisi: the epitome of loveliness güzelliğin ta kendisi.
-
the Establishmentk. dili toplumdaki nüfuzlu kurumlar.
-
the EucharistHrist. Komünyon, şarap ve ekmek yeme ayini; bu ayin için takdis edilen şarap ve ekmek.
-
the EuphratesFırat nehri.
-
the European Economic CommunityAvrupa Ekonomik Topluluğu.
-
the European Union/CommunityAvrupa Birliği.
-
The exception proves the rule.İstisna kuralı bozmaz.
-
the exchequerİng. Maliye Bakanlığı.
-
the fair sexkadınlar, cinsi latif.
-
the faithfulmüminler, bir dine iman edenlerin tümü.
-
the Far EastUzak Doğu.
-
the Far EastUzakdoğu.
-
The fat is in the fire.Şimdi kıyamet kopacak.
-
the Federal Bureau of InvestigationA.B.D. Federal Araştırma Bürosu.
-
the Fiji IslandsFiji Adaları.
-
the FijisFiji Adaları.
-
the FlemishFlamanlar.
-
the fleshnefis; beden.
-
the Floodtufan.
-
the Foreign Officeİng. Dışişleri Bakanlığı.
-
the Foreign Secretaryİng. Dışişleri Bakanı.
-
the free Churchesİng. Anglikan olmayan Protestan kiliseleri.
-
the Frenchçoğ. Fransızlar.
-
the funnies(gazetede) bant-karikatürler.
-
the future tensedilb. gelecek zaman.
-
the GambiaGambiya.
-
the general run of-in çoğunluğu, -in büyük kısmı.
-
the genitive-in hali, genitif.
-
the gift of the gabkonuşma yeteneği, cerbeze.
-
the GodheadAllah, Tanrı.
-
the goodiyi insanlar.
-
the Grand National AssemblyBüyük Millet Meclisi.
-
the Grand Old PartyA.B.D. Cumhuriyetçi Parti.
-
the graphic arts.grafik sanatlar.
-
the Great Beargökb. Büyükayı.
-
the greater partçoğunlukla.
-
the Green PartyYeşiller Partisi.
-
the Gregorian calendarGregoryen takvimi, Miladi takvim.
-
the groundbreakingtemel atma töreni.
-
the Gulf Streamgolfstrim.
-
The hall will seat fifty people.Salon elli kişiliktir.
-
the haves and the have-notszenginler ve fakirler, varlıklılar ve yoksullar.
-
the hereafteröbür dünya, ahret.
-
the hiccupshıçkırık tutma.
-
the HolocaustNazilerin yaptığı Musevi katliamı.
-
the Holy FatherPapa.
-
the Holy GhostKutsal Ruh.
-
the Holy Ghost/SpiritKutsal Ruh, Ruhülkudüs.
-
the Holy LandHrist. (İsrail ve Ürdün´deki) Kutsal Topraklar.
-
the Holy Seepapalık.
-
the HouseA.B.D. Temsilciler Meclisi.
-
the House of Commonsİng. Avam Kamarası.
-
the House of Lordsİng. Lortlar Kamarası.
-
the House of RepresentativesA.B.D. Temsilciler Meclisi.
-
the human racebeşeriyet, insanoğlu.
-
the Indian OceanHint Okyanusu.
-
the Indian SubcontinentHint Yarımadası.
-
the Inland Revenue(Britanya´daki milli) vergi dairesi.
-
the InquisitionEngizisyon.
-
the International Date Linegündeğişme çizgisi.
-
the International Monetary FundUluslararası Para Fonu.
-
the Internetbilg. İnternet.
-
the Irishİrlandalılar.
-
the Irish Republicİrlanda Cumhuriyeti.
-
the Irish Seaİrlanda Denizi.
-
the Iron AgeDemir Devri.
-
the Iron Curtaintar. demirperde.
-
the Isle of ManMan Adası.
-
the Ivory CoastFildişi Kıyısı, Fildişi Sahili.
-
the ice agebuzul devri.
-
the imperative(mood) dilb. emir kipi.
-
the imperfect(tense) dilb. bitmemiş bir eylemi gösteren zaman.
-
the indicative mooddilb. bildirme kipi.
-
the inner manruh, vicdan.
-
the jet setk. dili jet sosyete.
-
the KhyberHayber Geçidi.
-
the Khyber PassHayber Geçidi.
-
the kids1. çocuklar. 2. bizimkiler. 3. arkadaşlar.
-
the kissing diseaseöpüşme hastalığı, intani mononükleoz.
-
the knownmat. bilinen.
-
the KremlinKremlin.
-
the Labor Partyİng. İşçi Partisi.
-
the last daymahşer günü, kıyamet günü.
-
the Last Judgmentkıyamet.
-
the last ritescenaze töreni.
-
the last strawbardağı taşıran damla.
-
the last twoson ve sondan önceki.
-
the last word1. son söz. 2. son model. 3. en mükemmel şey.
-
the last word ink. dili (bir şeyin) en çağdaş, en geliştirilmiş veya son model örneği: It´s the last word in computers. Bilgisayarların en modern olanı.
-
the last word on the matterkonu hakkında son ve kesin söz.
-
the lawk. dili polis.
-
The leopard cannot change its spots.Huylu huyundan vazgeçmez./Huy canın altındadır./Can çıkmayınca huy çıkmaz.
-
the lesser of two evilsehvenişer.
-
the lesser of two evilsehvenişer.
-
the LevantDoğu Akdeniz bölgesi.
-
the lie of the landİng. arazinin dış görünümü; arazinin engebeleri.
-
the line1. ekvator. 2. ordu; donanma.
-
the line of least resistanceen kolay yol.
-
the lion´s shareaslan payı.
-
the Little Bear/Dippergökb. Küçükayı.
-
the Little Dippergökb. Küçükayı.
-
the liturgyHrist. ekmek ve şarap ayini, kudas.
-
the livingyaşayanlar.
-
the LLordsİng. Lortlar Kamarası.
-
the locative-de hali, lokatif.
-
the logic of eventsolayların gerektirdiği.
-
the LogosHrist. Logos.
-
the long and the short of ituzun lafın kısası, eni sonu.
-
The long and the short of it is this!İşin gerçeği bu!
-
The Lord knows how.Nasıl olduğunu ancak Allah bilir.
-
the Lord´s DayHrist. pazar günü.
-
the Lord´s Prayerİsa´nın öğrettiği dua.
-
the Lord´s SupperHrist. ekmek ve şarap ayini, kudas.
-
the lot(of) (-in) hepsi/tümü: The whole lot of them are like that. Onların hepsi öyle.
-
the Low CountriesHollanda, Belçika ve Lüksemburg.
-
the main chancekişisel çıkar.
-
the MalagasyMalgaş halkı, Malgaşlar.
-
the Malagasy RepublicMalgaş Cumhuriyeti.
-
the Malay PeninsulaMalakka Yarımadası.
-
the man in the streetsokaktaki adam, sıradan kimse.
-
the ManxManlılar, Man halkı.
-
the march of eventsolayların seyri.
-
The market is flat.Piyasa durgun.
-
the masseshalk kitleleri.
-
the mediamedya, kitle iletişim araçları.
-
the MediterraneanAkdeniz.
-
the Mediterranean SeaAkdeniz.
-
the mendingonarılacak çamaşırlar.
-
the MessiahMesih, Hz. İsa.
-
the metric systemmetre sistemi, metrik sistem.
-
the Middle EastOrtadoğu.
-
the Middle WestA.B.D.´nin orta bölgesi.
-
the MidwestA.B.D.´nin orta bölgesi.
-
the militarysilahlı kuvvetler, ordu.
-
the Milky Waygökb. Samanyolu.
-
the Ministry of AgricultureTarım Bakanlığı.
-
the Ministry of CommerceTicaret Bakanlığı.
-
the Ministry of CommunicationsUlaştırma Bakanlığı.
-
the Ministry of Culture and TourismKültür ve Turizm Bakanlığı.
-
the Ministry of Customs and MonopoliesGümrük ve Tekel Bakanlığı.
-
the Ministry of DefenseMilli Savunma Bakanlığı.
-
the Ministry of Development and Housingİmar ve İskân Bakanlığı.
-
the Ministry of EducationMilli Eğitim Bakanlığı.
-
the Ministry of Energy and Natural ResourcesEnerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı.
-
the Ministry of FinanceMaliye Bakanlığı.
-
the Ministry of Foreign AffairsDışişleri Bakanlığı.
-
the Ministry of ForestryOrman Bakanlığı.
-
the Ministry of HealthSağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı.
-
the Ministry of Industry and TechnologySanayi ve Teknoloji Bakanlığı.
-
the Ministry of JusticeAdalet Bakanlığı.
-
the Ministry of Laborİng. Çalışma Bakanlığı.
-
the Ministry of LaborÇalışma Bakanlığı.
-
the Ministry of Public WorksBayındırlık Bakanlığı.
-
the Ministry of the Interiorİçişleri Bakanlığı.
-
the Ministry of Village AffairsKöy İşleri Bakanlığı.
-
the Ministry of Youth and SportsGençlik ve Spor Bakanlığı.
-
the minute handsaat yelkovanı.
-
the missingsavaşta kayıp askerler.
-
the mobk. dili mafya.
-
the Molucca IslandsMolük Adaları.
-
the MoluccasMolük Adaları.
-
the MoreaMora, Mora Yarımadası.
-
the Most ReverendHrist. Pek Muhterem (başpiskoposun isminden önce kullanılan unvan): the Most Reverend Michael Ramsey Pek Muhterem Michael Ramsey.
-
the moviessinema, sinema sanatı.
-
the Muslim calendarHicri takvim.
-
the naked eyeçıplak göz.
-
the naked truthsalt gerçek.
-
the name of the gameasıl sorun.
-
the NativityHrist. Hz. İsa´nın doğuşu.
-
The nays have it.Reddedildi.
-
the Near EastYakın Doğu.
-
The needle skips a lot on this record.Bu plakta iğne sık sık atlıyor.
-
the needyyoksullar.
-
the NetherlandsHollanda.
-
the New TestamentHrist. Yeni Ahit.
-
the New TestamentHrist. Yeni Ahit.
-
the New WorldYeni Dünya.
-
the New Yearyeni yıl.
-
the Nicene CreedHrist. İznik Amentüsü.
-
the nicetiesince noktalar, incelikler.
-
the nickİng., k. dili hapishane, kodes, delik.
-
the North PoleKuzey Kutbu.
-
the North PoleKuzey Kutbu.
-
the North SeaKuzey Denizi.
-
the North StarKutupyıldızı.
-
the Northern HemisphereKuzey Yarıküre.
-
the objective casedilb. -i hali, akuzatif, yükleme durumu.
-
the OccidentBatı.
-
the old countrygöçmenin anayurdu.
-
the Old TestamentHrist. Eski Ahit.
-
the Old TestamentHrist. Eski Ahit.
-
the Old WorldEski Dünya.
-
the Olympic Gamesolimpiyat oyunları, olimpiyatlar.
-
the Olympicsçoğ. olimpiyat oyunları, olimpiyatlar.
-
the OrientDoğu (genellikle Asya ülkeleri).
-
the other daygeçen gün, birkaç gün önce.
-
the other daygeçen gün.
-
the ozone layerozon tabakası.
-
the PacificBüyük Okyanus.
-
the Pacific OceanBüyük Okyanus.
-
the Panama CanalPanama Kanalı.
-
the Panjabbak. the Punjab.
-
the party in poweriktidar partisi.
-
the past tensedilb. geçmiş zaman.
-
the PeloponnesePeloponez.
-
the PeloponnesusPeloponez.
-
the PentagonA.B.D. 1. Milli Savunma Bakanlığı. 2. Milli Savunma Bakanlığı binası.
-
the People´s Republic of ChinaÇin Halk Cumhuriyeti.
-
the perfect tensedilb. görülen geçmiş zaman.
-
the Persian GulfBasra Körfezi.
-
the phases of the moonayın evreleri.
-
the Philippine IslandsFilipin Adaları.
-
the PhilippinesFilipinler.
-
the picturesİng. sinema.
-
the pilldoğum kontrol hapı.
-
the pluperfectdilb. -miş´li geçmiş.
-
the pluses and minuses of s.t.bir şeyin olumlu ve olumsuz tarafları.
-
the point in questionsöz konusu.
-
The point is that ....Mesele şöyle ....
-
the police1. polisler, polis memurları. 2. polis (kuruluş).
-
the polls1. oylama, oy verme. 2. oy verilen yer. 3. anketler.
-
the poolsİng. sportoto; sporloto.
-
the pooryoksullar, fakir fukara.
-
the popular votehalkoyu.
-
the possessive casedilb. -in hali, genitif.
-
the powers that bebaştakiler, başta olanlar; kodamanlar, büyükler.
-
the precedingbundan önceki, yukarıda gösterilen.
-
the present1. bugün, içinde bulunduğumuz zaman. 2. dilb. şimdiki zaman.
-
The pressure is down.Basınç azaldı.
-
the prevailing winds(bir yerde) hâkim olan/en çok esen rüzgârlar: There the prevailing winds are from the north. Orada rüzgâr genellikle kuzeyden eser.
-
the prime of lifehayatın en verimli dönemi.
-
the prime of lifehayatın en dinç ve güzel devresi.
-
the Princes´ IslandsAdalar, Prens Adaları, Kızıl Adalar.
-
the Privy Councilİng. Danışma Meclisi.
-
The proof of the pudding is in the eating.Bir şeyin değeri kullanıldığında anlaşılır.
-
the ProphetHz. Muhammed.
-
the provincestaşra, dışarlık.
-
the Psalms(Kitabı Mukaddes´teki) Mezmurlar.
-
the quick and the deaddiriler ve ölüler.
-
the rabbleayaktakımı.
-
the rains(tropikal ülkelerde) yağmur mevsimi.
-
the rank and file1. erler, erat. 2. yönetilenler; alt tabaka.
-
the real McCoyorijinal, gerçek.
-
the real thingorijinal, gerçek şey.
-
the Red CrescentKızılay.
-
the Red CrossKızılhaç.
-
the Red SeaKızıldeniz.
-
the regular practicealışkanlık, âdet.
-
the RenaissanceRönesans.
-
the Republic of ChinaTayvan.
-
the Republic of Irelandİrlanda Cumhuriyeti.
-
the Republic of the PhilippinesFilipinler Cumhuriyeti.
-
the Republican PartyA.B.D. Cumhuriyetçi Parti.
-
the restkalan miktar, kalanlar, geri kalan, artan.
-
the ResurrectionHrist. Diriliş.
-
the reverendHrist. Sayın (papazın isminden önce kullanılan unvan): the Reverend John Donne Sayın John Donne. i., k. dili papaz efendi.
-
the richzenginler.
-
the right1. sağ taraf, sağ. 2. pol. sağ.
-
the right of asylumpol. sığınma hakkı.
-
the Right ReverendHrist. Çok Muhterem (piskoposun isminden önce kullanılan unvan): the Right Reverend J. B. Lightfoot Çok Muhterem J. B. Lightfoot.
-
the RivieraRiviera.
-
the rodoto. rot, bağlama/sevk çubuğu.
-
the Roman Catholic churchKatolik kilisesi.
-
the Roman EmpireRoma İmparatorluğu.
-
the RomanyRomanlar, Çingeneler.
-
the RosaryHrist. belirli bir dizi dua.
-
the Sabbath1. Musevilik çalışılmaması gereken gün, cumartesi günü. 2. Hrist. çalışılmaması gereken gün; (çoğu Hristiyan için) pazar günü; (bazı Hristiyanlar için) cumartesi günü.
-
the SaharaSahra.
-
the Samoa IslandsSamoa Adaları.
-
The samples range from bad to excellent.Örnekler kötü ile mükemmel arasında değişiyor.
-
the Scotchİskoçlar, İskoçya halkı.
-
the Scotch-IrishKuzey İrlanda´ya yerleşmiş İskoç kökenliler.
-
the Scotsİskoçlar, İskoçya halkı.
-
the scruff of the neckense.
-
the scum of the earthbaş belası, ayaktakımı.
-
the seamy side of lifehayatın güçlüklerle dolu tarafı.
-
the SeychellesSeyşeller, Seyşel Adaları.
-
the Shari'aşeriat.
-
the Shi'aŞia, Şiiler.
-
the signs of the zodiacastrol. burçlar, on iki burç.
-
the Sinai PeninsulaSina Yarımadası.
-
the small hoursgece yarısından sonraki ilk saatler.
-
the small of the backsırtın en dar kısmı.
-
the snifflesk. dili hafif nezle.
-
the social sciencestoplumsal bilimler.
-
the social sciencestoplumsal bilimler, sosyal ilimler.
-
the South PoleGüney Kutbu.
-
the South PoleGüney Kutbu.
-
the South Seatar. Büyük Okyanus.
-
the South Sea IslandsBüyük Okyanusun güney kısmındaki adalar.
-
the Southern Crossgökb. Güneyhaçı.
-
the Southern HemisphereGüney Yarıküre.
-
the Soviet UnionSovyetler Birliği.
-
the SovietsSovyetler, Sovyetler Birliği´nin halkı/liderleri/silahlı kuvvetleri.
-
the Spanishİspanyollar, İspanya halkı.
-
the Spice Islandsbak. the Molucca Islands.
-
the stacks(kütüphanedeki) kitaplıklar.
-
the staff of lifeekmek.
-
the stallsİng., tiy. parter.
-
the Statesk. dili Amerika (Amerika Birleşik Devletleri).
-
the status quostatüko.
-
the sticksk. dili taşra, dağ başı gibi yer: He lives out in the sticks. Dağ başı gibi bir yerde oturuyor.
-
the Stone Agetaş devri.
-
the straitsçoğ. (denizde) boğaz.
-
the straw that broke the camel´s backk. dili bardağı taşıran son damla.
-
the subconsciousbilinçaltı, şuuraltı.
-
the subtropicsastropika.
-
the suburbsbanliyö.
-
the Sudan1. coğr. Sudan. 2. Sudan, Sudan Cumhuriyeti.
-
the Suez CanalSüveyş Kanalı.
-
the sum total of-in toplamı: The sum total of their debts amounted to fifty million liras. Borçlarının toplamı elli milyon lira.
-
The sun is going down.Güneş batıyor.
-
the Sunnaİslam sünnet (Hz. Muhammed´in Müslümanlarca uyulması gereken davranış ve sözleri).
-
the superlative(degree) dilb. üstünlük derecesi.
-
the supernaturaldoğaüstü olaylar.
-
the SwaziSwaziler, Swazi halkı.
-
the Swedishİsveçliler, İsveç halkı.
-
the Swissİsviçreliler, İsviçre halkı.
-
the Syrian Orthodox churchSüryani Ortodoks kilisesi.
-
the systemkurulu düzen.
-
the tabloid pressboyalı basın.
-
the takings(para olarak) hâsılat.
-
the talk of the townk. dili herkesin diline dolanan konu.
-
the Ten CommandmentsOn Emir.
-
the Ten Commandments(Hz. Musa´ya Allah tarafından verilen) On Emir.
-
the theory of relativitygörelilik kuramı, izafiyet teorisi.
-
the Third World/the third worldÜçüncü Dünya.
-
The tide´s going out.Deniz alçalıyor.
-
the TigrisDicle.
-
the Tonga IslandsTonga Adaları.
-
the Torrid Zonecoğr. Sıcak Kuşak.
-
The train leaves at four o´clock.Tren saat dörtte kalkar.
-
the TransfigurationHrist. Hz. İsa´nın başkalaşımı.
-
the TreasuryMaliye, Maliye Bakanlığı.
-
the TrinityHrist. teslis.
-
the Trojan horseTruva atı.
-
the Tropic of CancerYengeç Dönencesi.
-
the Tropic of CapricornOğlak Dönencesi.
-
the tropicstropika, tropikal kuşak, dönencelerarası kuşak.
-
the Trucial Statesbak. the United Arab Emirates.
-
the tubek. dili televizyon.
-
the turf1. at yarışçılığı. 2. hipodrom, koşu alanı.
-
the TurkmenTürkmenler, Türkmen halkı.
-
the Twinsastrol. İkizler burcu.
-
the UKBirleşik Krallık.
-
the UkraineUkrayna.
-
the ultimate deterrentnükleer silah; hidrojen bombası.
-
the unconsciousruhb. bilinçdışı.
-
the underprivilegedimkânları kıt olanlar.
-
the undersignedimza sahibi; imza sahipleri.
-
the unemployedi. işsizler.
-
the Union of Soviet Socialist Republicstar. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği.
-
the United Arab EmiratesBirleşik Arap Emirlikleri.
-
the United KingdomBirleşik Krallık (Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı).
-
the United Kingdom of Great Britain and Northern IrelandBüyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı.
-
the United NationsBirleşmiş Milletler.
-
the United Nations´ Security CouncilBirleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi.
-
the United StatesAmerika Birleşik Devletleri.
-
the United States of AmericaAmerika Birleşik Devletleri.
-
the USAmerika (Amerika Birleşik Devletleri).
-
the USAAmerika (Amerika Birleşik Devletleri).
-
the USSRtar. Sovyetler Birliği.
-
the UzbekÖzbekler, Özbek halkı.
-
the vagariesönceden tahmin edilemeyen/kestirilemeyen şeyler/davranışlar/olaylar.
-
the Vale of KashmirKeşmir Vadisi.
-
the Vatican1. Vatikan, papalık. 2. (papanın resmi konutu olan) Vatikan sarayı.
-
the vault of heavengök kubbe.
-
the venerableHrist. Saygıdeğer (başdiyakozun isminden önce kullanılan unvan): the Venerable William Paley Saygıdeğer William Paley.
-
the vernacular1. konuşulan dil. 2. anadili. 3. yaşayan dil. 4. ağız, lehçe, dil. s. 1. konuşulan dile ait; konuşulan (dil). 2. anadilinin kullanıldığı; anadilinde yazılan/söylenen. 3. konuşulan dilde kullanılan.
-
The very idea!Ne kadar tuhaf!
-
The very idea!Olacak şey mi?/Olacak şey değil!/Ne biçim şey bu!
-
the Very ReverendHrist. Muhterem (katedral dekanının isminden önce kullanılan unvan): the Very Reverend Jonathan Swift Muhterem Jonathan Swift.
-
the VirginHazreti Meryem.
-
The walls have ears.k. dili Yerin kulağı var.
-
the wee hoursgece yarısından sonraki zaman, sabahın erken saatleri.
-
the WelshGalliler, Galler Ülkesi halkı.
-
the WestBatı.
-
the West IndiesBatı Hint Adaları.
-
the Western HemisphereBatı Yarıküre.
-
the wetyağmur:
-
the wherewithalpara: Just how do I get the wherewithal to do all this? Bütün bu işleri yapacak parayı nasıl bulayım?
-
the White HouseBeyaz Saray.
-
the white of an eggyumurta akı.
-
the white of the eyegözakı.
-
the whole ball of waxk. dili her şey.
-
the whole kit and caboodlek. dili takım taklavat, topu, hepsi birden.
-
the whole lothepsi.
-
the whole of-in bütünü: That sentence sums up the whole of their philosophy. O cümle felsefelerinin bütününü özetliyor.
-
the whole shebanghepsi, tümü, bütünü.
-
the whole shoothepsi, tümü, bütünü.
-
the whole shooting matchhepsi, sürü sepet.
-
the wildıssız yer, dağ başı, kır.
-
The wind is down.Rüzgâr hafifledi.
-
the World BankDünya Bankası.
-
the worse for liquoroldukça sarhoş.
-
the worsten kötüsü, en fenası: This is the worst I´ve seen. Gördüklerimin en kötüsü bu. I think we´re through the worst of it. En kötüsünü atlattık galiba. z. en kötü şekilde: Who played worst? En kötü oynayan kimdi? She´s the worst dressed woman here. Buradaki en kötü giyinmiş kadın o.
-
the woundedçoğ. yaralılar.
-
the YemenYemen.
-
the younggençler.
-
the youthgençler, gençlik.