thick
s. 1. kalın: a thick layer kalın bir tabaka. This stratum´s three meters thick. Bu tabaka üç metre kalınlığında. 2. koyu; yoğun, kesif: thick yogurt koyu yoğurt. thick fog yoğun sis. 3. sık olan, sık; ağaçları/çalıları sık olan (orman). 4. çok, dolu: On that beach the shells were thick. O sahilde deniz kabukları çoktu. 5. İng., k. dili kalın kafalı, gabi. 6. k. dili sıkı fıkı, canciğer, samimi. 7. boğuk, kısık (ses). 8. k. dili (içkiden dolayı) serseme dönmüş ve ağrılar içinde olan (kafa). z. 1. kalın bir halde, kalınca. 2. çok miktarda, çok.