think Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • think
    f. (thought) 1. düşünmek: Shut up! I´m thinking. Sus! Düşünüyorum. What are you thinking? Neyi düşünüyorsun? I´m thinking how ridiculous this is. Bunun ne kadar gülünç olduğunu düşünüyorum. I don´t think it´ll happen. Bence olmayacak. I think I´ll get some fresh air. Biraz hava alsam iyi olur. I think I´ll take a walk. Ben bir yürüyüşe çıkayım. 2. zannetmek, sanmak, beklemek, ummak: He thinks he´s something. Kendini bir şey zannediyor. Who would have thought they´d choose that novel? O romanı seçeceklerini kim beklerdi? You´d think he was the priest. Onun papaz olduğunu zannederdin. 3. inanmak, aklına sığdırmak, aklı almak: I can´t think they´re building their house there. Onların orada ev yapmasını aklıma sığdıramıyorum. 4. saymak, addetmek: Do as you think fit. Nasıl uygun görüyorsanız öyle yapın. If you think it´s worth doing then do it! Yapmaya değer diye düşünüyorsan yap.
  • think about
    1. -i düşünmek, -i aklına getirmek: Do you ever think about me? Beni hiç düşünüyor musun? 2. -i uzun uzun düşünmek, -i iyice düşünmek. 3. aklına gelmek; (bir şey yapmayı) düşünmek, tasarlamak: We thought about doing that. Onu yapmayı düşündük. 4. ... hakkında düşünmek: What does Gani think about it? Gani onun hakkında ne düşünüyor?
  • think back on
    -i aklına getirmek, -i hatırlamak.
  • think better of
    düşünüp fikrini değiştirmek, (bir şeyi) yapmaktan vazgeçmek.
  • think better of
    (bir şeyin akıl kârı olmadığını düşünerek) -den vazgeçmek.
  • think highly of
    -e saygı duymak/beslemek.
  • think in terms of
    k. dili -i tasarlamak: You seem to be thinking in terms of a palace. Sen galiba bir saray yapmayı planlıyorsun.
  • think little of
    1. -e değer vermemek, -i önemsiz saymak. 2. duraksamamak, tereddüt etmemek.
  • think much of
    -e göre pek iyi/değerli olmak: I don´t think much of him. Benim gözümde pek değerli biri değil.
  • think nothing of
    1. (bir şey) -in gözünde büyük bir iş olmamak, -e göre mesele olmamak: He thinks nothing of running ten kilometers a day. Onun için günde on kilometre koşmak işten bile değil. 2. (birini) hiçe saymak.
  • Think nothing of it!
    k. dili Bir şey değil!/Önemli değil!
  • think of
    1. aklına gelmek; (bir şey yapmayı) düşünmek, tasarlamak: They´re thinking of moving to İznik. İznik´e taşınmayı düşünüyorlar. 2. hakkında düşünmek: What do you think of him? Onun hakkında ne düşünüyorsun? 3. -i hesaba katmak, -i düşünmek: You must think of your family as well. Aileni de düşünmen lazım. 4. -i düşünmek, -i aklına getirmek: Just think of it! Onu bir düşün!
  • think of s.o./s.t. as
    birini/bir şeyi ... olarak düşünmek: She never thought of herself as an artist. Kendini hiç ressam olarak düşünmedi.
  • think of s.o./s.t. in terms of
    birini/bir şeyi (belirli bir şekilde) düşünmek/görmek: He only thinks of Selma in terms of her beautiful body. Selma´yı sadece güzel bir vücut olarak görüyor.
  • think the world of
    k. dili (birine) çok değer vermek, (birini) çok sevmek.