thunder
i. 1. gök gürlemesi/gürültüsü: I heard thunder. Gök gürültüsü duydum. 2. gümbürtü. f. 1. (gök) gürlemek: That dog gets scared when it thunders. Gök gürlediğinde o köpek korkar. 2. gümbür gümbür hareket etmek: The horsemen thundered down the road. Atlılar yoldan gümbür gümbür geçtiler. 3. (sözle) gürlemek, kalın ve gür ses çıkarmak: “Down with the monarchy!” he thundered. “Monarşiye son!” diye gürledi. 4. gümbürdemek; gürlemek: The guns thundered away all night. Toplar bütün gece gümbürdedi. 5. at/on -e güm güm vurmak, -i gümletmek: He was thundering at the door. Kapıya güm güm vuruyordu. His fist thundered on the table. Yumruğu masayı gümletti.