tinge
f. 1. with -i hafif bir şekilde (bir renge) boyamak: The dawn was tingeing the eastern horizon with pink. Şafak ufkun doğusunu pembeye boyuyordu. 2. with (-in kokusu) hafifçe (havaya) yayılmak; (-in tadı) (bir yemekte) azıcık bulunmak: The magnolias tinged the air with their fragrance. Manolyaların kokusu hafifçe havaya yayılıyordu. 3. with -e biraz ... katmak: He tinged his strictures with humor. Tenkitlerine biraz da mizah kattı. i. (bir şeyden) azıcık bir miktar: That gray has a tinge of blue in it. O gride azıcık bir mavi var.