top Anlamı, Karşılığı
İngilizce - Türkçe
-
top 1i. 1. en üst bölüm, tepe, baş, üst: on the top of the hill tepenin başında. He stood on tiptoe and peered over the top of the wall. Ayaklarının ucuna basıp duvarın üstünden baktı. It´s at the top of the page. Sayfanın başında. 2. en üst kat: He lives at the top of the house. Evin en üst katında oturuyor. 3. üst yüzey, üst: Dust the top of that table! O masanın üstündeki tozu al! 4. kapak: Where´s the top of this jar? Bu kavanozun kapağı nerede? 5. en yetkili makam. s. 1. en üst: the top floor en üst kat. 2. en iyi: She was among the top ten students in her class. Sınıfının en iyi on öğrencisinden biriydi. 3. üstün, en iyi: top quality en iyi kalite. 4. en büyük; çok büyük: top speed azami hız. top prices en yüksek fiyatlar.
-
top 2f. (--ped, --ping) 1. (bir yerin) tepesine/başına varmak; (bir şeyin) tepesinde/başında/üstünde bulunmak: That song has topped the charts for weeks. O şarkı haftalarca listelerin başında kaldı. 2. (bir yerin) üstünden geçmek. 3. (bir şeyin) üstüne sürmek: She topped the cake with whipped cream. Kekin üstüne çırpılmış krema sürdü. 4. (bir bitkinin) üst kısmını kesmek/koparmak. 5. -den fazla olmak, -i aşmak; -den iyisini yapmak; -i gölgede bırakmak: You´ve topped his record. Onun rekorunu aştın. Do you know a story that can top his? Onunkine taş çıkartacak bir hikâye biliyor musun?
-
top 3i. topaç.
-
top bootuzun çizme, uzun konçlu çizme.
-
top brassk. dili en yüksek rütbeliler; en üst makamdakiler; kodamanlar.
-
top dogk. dili zirvedeki kimse.
-
top hatsilindir şapka.
-
top s.t. off(with) bir şeyi (... ile) noktalamak/tamamlamak: They topped off the evening with a walk through the park. Parkta bir gezintiyle geceyi noktaladılar.
-
top s.t./s.o. upİng. (birinin kısmen boşalmış kabını) (bir sıvıyla) doldurmak: Will you top up her glass with lemonade? Boşalan bardağını limonatayla doldurur musun?
-
top secretçok gizli.
Türkçe - İngilizce
-
top,-pu 1. ball. 2. ball-shaped object. 3. cannon; artillery piece. 4. bolt, roll (of cloth). 5. ream (of paper). 6. round; rounded. --u /ın/ all of; the whole lot of: Topunu aldım. I bought the whole lot of them. -- ağaç tree which has a rounded or umbrellalike shape. --un ağzında in the most dangerous spot, at the lion´s mouth, on the edge of the volcano. -- arabası 1. gun carriage. 2. slang testicles, balls, nuts. -- ateşi cannon fire; artillery fire, gunfire. -- atımı 1. cannon-shot, range of a cannon; range of an artillery piece. 2. round, salvo, volley, shot. -- atmak 1. to fire a gun. 2. slang to go bankrupt, go bust. 3. slang (for a student) to fail a year, flunk a grade. --u atmak 1. slang to go bankrupt, go bust. 2. slang to fail a year, flunk a grade. 3. slang to die, kick the bucket. -- etmek /ı/ 1. to amass (things) in a heap, heap (things) up, pile (things) up. 2. to roll (something) up in a ball, make (something) into a ball. -- gibi gürlemek to boom, thunder, proclaim in a loud, booming voice. -- gibi patlamak (for a piece of news) to explode like a bomb. -- olmak to amass. -- otu powder charge (put in a cannon). -- sakal full, round beard. -- top 1. very round. 2. many bolts of (cloth). 3. many reams of (paper). --u topu all in all, all told, altogether. --a tutmak /ı/ 1. to blast (people, a place) with cannon fire or artillery fire. 2. to berate, blast, light into (someone). -- tüfek arms, weapons.