walk Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • walk
    f. 1. yürümek, yürüyerek gitmek: We walked all the way from Üsküdar to Kadıköy. Üsküdar´dan ta Kadıköy´e kadar yürüdük. I didn´t come by car; I walked. Arabayla gelmedim; yürüyerek geldim. 2. dolaşmak, gezmek: She went out to walk in the park. Parkta dolaşmaya çıktı. 3. dolaştırmak, gezdirmek: He is walking the dog in the garden. Köpeği bahçede gezdiriyor. He is walking the visitors through the factory. Konuklara fabrikayı gezdiriyor. i. 1. yürüme, gezme. 2. yürüyüş, gezinti. 3. yürüyüş (tarzı). 4. yol: I came by foot; it was a long walk. Yürüyerek geldim; yol uzundu. 5. (bahçede taş/beton) yol.
  • walk away from
    1. -i rahatlıkla yenmek, -i kolayca geçmek. 2. (kazadan) ucuz kurtulmak.
  • walk away with
    k. dili 1. -i kazanmak. 2. -i yürütmek, -i çalmak.
  • walk file
    tek sıra yürümek.
  • walk for two miles
    iki mil yürümek.
  • walk in
    içeri girmek.
  • walk in one´s sleep
    uykuda gezmek.
  • Walk in.
    İçeri buyurun.
  • walk of life
    (toplumsal) sınıf, kesim: People from every walk of life were there. Orada her kesimden insan vardı.
  • walk off
    çekip gitmek.
  • walk off with
    k. dili 1. -i kazanmak. 2. -i yürütmek, -i çalmak.
  • walk on air
    k. dili (sevincinden) ayakları yere değmemek.
  • walk out
    1. çekip gitmek. 2. greve gitmek.
  • walk out on
    k. dili (birini) terketmek.
  • walk over
    -i kolayca yenmek.
  • walk the streets
    1. sokaklarda sürtmek. 2. sokak sokak dolaşmak.
  • walk the wards
    viziteye çıkmak.