wear Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • wear
    f. (wore, worn) 1. giymek: wear a dress elbise giymek. He isn´t wearing any socks. Ayağında çorap yok. 2. (gözlük, kolye, küpe v.b.´ni) takmak. 3. göstermek; -i olmak: He wears his age well. Yaşını göstermiyor. I don´t think the meeting went well; he isn´t wearing a smile on his face. Toplantının iyi gittiğini sanmıyorum; yüzü gülmüyor. 4. (silah) taşımak: If he isn´t wearing a gun, he´s not a real cowboy. Tabanca taşımıyorsa gerçek kovboy değil. 5. (out) eskitmek, yıpratmak, aşındırmak; eskimek, yıpranmak, aşınmak: The child has worn out its pants. Çocuk pantolonunu eskitti. When a machine wears out it should be replaced. Bir makine yıprandığında yenilenmeli. 6. out yormak, tüketmek; tükenmek: This work is wearing me out. Bu iş beni yoruyor. My patience is wearing out. Sabrım tükeniyor. 7. dayanmak: These shoes will wear for another month or two. Bu ayakkabılar bir iki ay daha dayanır. i. 1. dayanıklılık, dayanma. 2. eskime, yıpranma, aşınma. 3. giyim eşyası, giysi, elbise.
  • wear and tear
    normal kullanılma sonucu eskime; aşınma ve yıpranma.
  • wear away
    1. aşındırmak; aşınmak. 2. yıpratmak; yıpranmak. 3. tükenmek.
  • wear down
    1. azar azar gücünü tüketmek, yavaş yavaş yıpratmak/yıpranmak. 2. aşındırmak; aşınmak.
  • wear o.s. down to a shadow
    kendini helak etmek, erim erim erimek.
  • wear off
    yavaş yavaş azalmak, yavaş yavaş yok olmak.
  • wear on
    1. yavaş ilerlemek/geçmek. 2. can sıkmak.
  • wear the trousers
    k. dili reislik etmek.
  • wear thin
    1. aşınıp incelmek, aşınmak, incelmek. 2. k. dili (sabır) tükenmek, azalmak. 3. k. dili (şaka v.b.) sıkıcı olmaya başlamak.
  • wear well
    1. iyi dayanmak. 2. iyi uymak. 3. uygun gelmek. 4. süregelmek.