with Anlamı, Karşılığı
İngilizce - Türkçe
-
withedat 1. ile beraber/birlikte, ile: She´s living with her aunt. Teyzesiyle beraber oturuyor. Will you come with us? Bizimle gelir misin? Wisdom can sometimes come with age. İnsan bazen yaşlanınca akıllanır. Heat the milk with the honey. Sütü balla beraber ısıt. 2. ile, aracılığıyla, vasıtasıyla: Cut it with a knife. Onu bıçakla kes. You can´t buy much with five million liras. Beş milyon lirayla pek bir şey alamazsın. 3. -li; -i olan: Where´s the woman with the green parrot? Yeşil papağanlı kadın nerede? They don´t want someone with no experience. Tecrübesiz birini istemiyorlar. She´s a woman with a past. Geçmişi şüpheli bir kadın o. 4. -den yana: Are you with us? Bizden yana mısın? I´m with you. Seni destekliyorum. 5. -e rağmen/karşın: With all his faults, she still likes him. Bütün kusurlarına rağmen onu hâlâ seviyor. 6. yüzünden: How can I go to a movie with all this work I´ve got to do? Yapmam gereken bu kadar iş varken ben nasıl sinemaya gideyim? With winter almost here you´d better get your roof fixed. Kış kapıya dayanmışken damını tamir ettirmelisin.
-
with a grain of saltihtiyat kaydıyla.
-
with a high handamirlik taslayarak.
-
with a vengeance1. büyük bir şiddetle. 2. son derece, ziyadesiyle, alabildiğine.
-
with a willgayretle.
-
with all due respectkusura bakmayın ama ...: With all due respect I think you´re wrong. Kusura bakmayın ama bence yanılıyorsunuz.
-
with all my heartbütün kalbimle.
-
with an eye to-i göz önünde tutarak, -i düşünerek.
-
with aplombsoğukkanlılıkla, istifini bozmadan.
-
with bated breathnefesi kesilerek.
-
with childhamile.
-
with difficultygüçlükle, zorlukla.
-
with easekolaylıkla.
-
with flying colorsçok başarılı bir şekilde.
-
with flying colorsçok başarılı bir şekilde.
-
with great relishbüyük bir zevkle/keyifle.
-
with impunityceza görmeden.
-
with itargo çok moda.
-
with kid glovestatlılıkla, yumuşak bir şekilde.
-
with lightning speedyıldırım hızı ile.
-
with might and mainvar kuvvetiyle/gücüyle, olanca kuvvetiyle.
-
with my compliments1. selamlarımla. 2. parasız, hediye olarak.
-
with no strings attachedk. dili kayıtsız şartsız.
-
with one accordhep birlikte.
-
with one voicehep bir ağızdan.
-
with one´s tail between one´s legsk. dili süklüm püklüm.
-
with open armsdostça, candan.
-
with pleasurememnuniyetle.
-
with reference to-e ilişkin olarak, ile ilgili olarak, -e gelince.
-
with regard to-e gelince.
-
with respect to1. -e gelince. 2. ile ilgili olarak. 3. ile ilgili.
-
with thatonu söyledikten sonra; onu yaptıktan sonra.
-
with the best of them(bir alanın) en iyi olanlarıyla: He can fence with the best of them. En iyi eskrimcilerle eskrim yapabilir.