witness
i. tanık, şahit. f. 1. bizzat görmek, -e tanık/şahit olmak: Did you witness that event? O olayı bizzat gördün mü? These walls have witnessed a lot of history. Bu surlar birçok tarihi olaya tanık oldu. 2. to -e tanıklık/şahitlik etmek: He witnessed to having seen the murder. Tanıklık ederek cinayeti gördüğünü söyledi. 3. (to) (bir şeyin) kanıtı/delili olmak, (bir şeye) delalet etmek, (bir şeye) işaret etmek: Her absence at the ceremony witnessed her disapproval. Törende hazır bulunmaması, onaylamadığına işaret ediyordu. 4. hazır bulunarak (bir şeye) resmen şahit olmak, tanıklık etmek: Can you witness Hikmet´s will? Hikmet´in vasiyetnamesine tanıklık eder misin?