worse Anlamı, Karşılığı

# A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P Q R S Ş T U Ü V W X Y Z

İngilizce - Türkçe

  • worse
    s. daha kötü, daha fena, beter: He´s worse today. Bugün durumu daha kötü. i. daha kötü, daha fena, beter: That was bad enough, but worse was to follow. O yeterince kötüydü. Fakat ondan kötüsü gelecekti. z. daha kötü, daha fena: She thought far worse of him than Didem did. Onun hakkında Didem´den çok daha kötü düşünüyordu. Osman´s worse educated than Salman. Osman, Salman´dan da kötü bir öğrenim görmüş.
  • worse still
    daha kötüsü, işin daha kötüsü: The electricity´s off and, worse still, the heating´s not working. Cereyan kesik ve daha kötüsü kalorifer çalışmıyor.
  • worse than ever
    1. her zamankinden çok: It´s dripping worse than ever now. Şimdi her zamankinden çok damlıyor. 2. her zamankinden kötü: He´s behaving worse than ever. Her zamankinden kötü davranıyor.